16 Aralık 2015 Çarşamba

Melek Baykal, Cahide Sultan ve Hoşgörü..

Her ev kadını yemek yapmayı sever.

Yıllarca evde yemek yapmayan, yardımcısından destek alan ben , iş başa düşünce, evde de 2 yamyam olunca, bir bol kepçe lokantası tadında yemek yapmaya başladım. Standart yemekler tamam ama biraz farklı şeyler denemek isteyince kalakaldım. Birçok yemeği yapmayı bilmediğim gerçeği bir tokat gibi yüzüme vurdu.

Bir süre sevgili teyzemin bana nişanlandığım sene aldığı yemek kitabından yararlandım. Ama sonra o da tıkandı.

Allahtan teknoloji çağındayız. İnternet diye bir şey var ve farklı farklı kanallardan binlerce yemeğin tarifine ulaşabiliyoruz.

İnstagramın cazibesi ile farklı farklı kişileri takip etmeye başladım. Harika görseller, şık tarifler, süper masa dizaynları aklımı çeldi.

İnstagramda yüksek takipçisi olan yemek sitelerinden biri de Cahide Sultan. Görseller şık ve neredeyse her gün birkaç farklı tarif veriliyor.Sadece resimlere bakarak yaptığım takipçilik, bir süre beğendiğim tarifi denemek için resimlere tıklamaya dönüştü.Dindar kimliğini ön plana koyan yemek uzmanı hanımefendi, her tarifinin girişine bir ayet, bir hadis ve görüş ekliyordu.

Aslında bu da hoşuma gitti. Bazen hiç mealini bilmediğim ayetlerde denk gelip incelememe vesile oluyordu.

Ancak zaman içinde ben mi irrite oldum, hanımefendinin dozaj mı arttı bilmiyorum, takipçiler çıldırmaya başladı. Muhtemelen son derece iyi niyetle başlayan bu dini paylaşım adeti, yemeklerin önüne geçti. Aynen "İşte Benim Stilim" programındaki şirret ve pespaye kızlar gibi, takipçiler birbirleriyle, Cahide Hanımla onunla bununla kavga etmeye başladı. Üstelik eleştirdiğinin daha beterini yaparak.

Beni bu yazıyı yazmaya zorlayan ve bardağı taşıran son damla da şu oldu.

Televizyon programcısı ve ünlü tiyatro oyuncusu Melek Baykal bir süre önce Yozgat'a bir ziyareti yapıyor. Ziyaretinin ardından da şu talihsiz açıklamayı yapıyor :

 "Konağın duvarında konağın gerçek sahipleri Hayri İnal ve ailesinin resimlerini gördüm… Gözlerime inanamadım en az 100 sene önce çekilen resimlerdeki hanımefendiler son derece medeni bir tavır ve kılık kıyafetleriyle bana gülümsüyorlardı.Çok mutlu olmuştum. Sonra kafamı sola çevirdim gördüğüm manzara 150 sene sonra geldiğimiz noktaydı… Yani konağın yeni sahipleri Yozgat belediyesi ve çalışanları… yeni sahipleriyle aralarına girip resim çektirdim. Yüzümdeki ifadeden ne kadar mutlu olmuşum anlarsınız zaten…

Konağı terk ederken aklımda tek bir şey kaldı konağın gerçek sahiplerinin medeni halleri. Sonra karmakarışık duygularla oradan uzaklaştım. Ve kendi kendime sordum. Biz ne zaman ve neden bu kadar geriye gittik diye. Cevabını bulamadım."




Evet, bence de talihsiz bir açıklama, elle tutulur yanı yok. Ancak bu paylaşımın üzerinden Cahide Hanımın instagram sayfasında bir fırtına koptu ki, size anlatamam.

Yapılan hoşgörüsüz yaklaşımın on katı ile, üstelik hakaret içerecek şekilde takipçilerini provoke eden Cahide Hanım, gelen yorumlardan beğenmediği ve kendi görüşüne paralel olmayan yorumları silerek hoşgörü kavramına gerçekten yeni bir bakış açısı getirmiş bulunuyor.

Benim kendisine naçizane tavsiyem şu : Yemek tarifleri ve zaman zaman yaptığı dini paylaşımlardan hoşnutum. Ama kendisinin savunduğu dinde insanlarla kavga etmek, kendi fikrinden olmayanı dışlamak, üniversite okumuş kızlara otur çalışma evde otur demek, kaş almayı günah saymak var mı bilemiyorum. Dünden beri yapılan noel ve yılbaşı tartışmasında olaylar yine çığırından çıktı ben bu kadar kutuplaşmaya çanak tuttuğu için kendisine kızgınım.

İnsanları doğru yola çağırmak güzelken, yaklaşmaya çalışanları da agresif tutumlarla kaçırmak ne denli doğru, yorumu size bırakıyorum.

14 Aralık 2015 Pazartesi

Gıybet Paradoksu

Türk insanı olarak en sevdiğimiz ata sporlarının başında gıybet gelir.

Halk arasında daha çok gıybete "dedikodu" ya da "çekiştirme" desek de dinimizde birinin bir ayıbının ardından konuşmaya gıybet denir ve  kesinlikle yasaklanmıştır.

Ama birkaç kişi bir araya gelmeyiverelim. Hemen konu döner dolaşır, ortak tanıdıklara gelir, ordan da hoop, kim ne yapmış, ne demiş, neden öyle yapmış, aslında öyle değil böyle yapsaymış, onda zaten bu kötü huy hep varmış, vb vb vb.

Gıybet, yapanın cehennemde cayır cayır yanacağı, yapmayanın da içinin yandığı bir sohbet metodolijisidir:)

Geçen gün televizyonu zaplarken, aslında tam olarak takip etmediğim, ama denk gelince takılıp kaldığım bir dizide, bir repliğe rast geldim.

Aslında orjinal adı "Full House" olan ve bir Kore dizisinden uyarlama olan "İlişki Durumu Karışık" son dönemlerde ratingleri altüst eden ve oldukça eğlenceli bir dizi.

Diziyi burada anlatmayacağım, ama orada Nurseli İdiz'in canlandırdığı ve oldukça sevimsiz bir tipleme olan Mediha, yalan dolan ile oğluna yamamaya çalıştığı Elif'le türlü türlü oyunlar oynuyor.



Hatta oğlunu sevdiği kadınla nikah masasına oturmuşken, Elif'le evlenmesini sağlamak için Elif'in hamile olduğu yalanıyla,masadan kaldırıyor.

Ancak yalanın ortaya çıkmasını engellemek için de arkadan başka bir kurgu devreye giriyor.

Birilerine gidip Elif'in hamile olduğunu anlatıyor," ama çok gizli, aman kimseye söyleme" diyor. Elif ertesi gün bir arkadaşından telefon alıyor. Arkadaşı duymuş, hamile olup olmadığını soruyor.

İşte takıldığım replik bu :"Tanıdığın birine bir sırrını verirsin, yeminler ettirir, kimseye söylemeyeceğine dair sözler verdirirsin. Ertesi gün bir bakmışsın ki, konuyu bütün İstanbul konuşuyor. İşte biz buna "gıybet paradoksu" diyoruz."

Hakikaten de öyle değil midir? Bazen çok sıkılırsın, bir derdin vardır. Kimselere anlatamazsın. Tam o sırada bir dostun, bir arkadaşın, hatta belki bir akraban çıkar karşına. Anlatıp rahatlamak istersin.
Anlatırsın, hafiflersin, taşıdığın yükten kurtulduğun için.

Aradan zaman geçer, bir gün en keyifli anında, belki resmi olduğun birilerinin yanında, belki hiç sevmediklerinden, belki rakiplerinden duyuverirsin hikayeyi.

O an yerin dibine girmek istersin. Ölmek istersin. O gün o kişiye konuyu  anlattığın için kendine lanet edersin. Ama artık çok geçtir. Konuyu yeniden kucağında buluverirsin. İşte biz buna Mediha'nın da dediği gibi "gıybet paradoksu" diyoruz.

Burdan tüm okuyucularıma sesleniyorum:

Atalarımız ne demiş, sırrını verme dostuna, o da verir sırrını dostuna..

Eeee, adamlar durdukları yerde ata olmamışlar,bir bildikleri var herhalde değil mi?



11 Aralık 2015 Cuma

SosyalBen

Biz iki çocukla TEOG vb uğraşıp dururken dünyada neler oluyor,insanlar neler yapıyor..

Geçen gün konudan haberdar olunca sizinle de paylaşayım dedim.

Lisede bir konferansa giden Ece, sosyal sorumluluk kavramını o gün ilk defa duymuş.
Daha sonra konu ile ilgili bir ödev hazırlamış hatta yetinmemiş yanına birkaç arkadaşını da alarak kalkmış Şanlıurfa'ya gitmiş. Amacı orada saha çalışması yapmakmış.

Yaptığı çalışmaların bir haftada sonuç verdiğini görünce kararını vermiş.

Aradan yıllar geçip de üniversitede sosyoloji okumaya başlayınca, ikna ettiği arkadaş grubunu büyütmüş ve 20 kişi olarak yeniden Şanlıurfa'ya gitmiş.

Projesi ile "Bir fikrin mi var?" yarışmasına katılmış, birinci olmuş ve bu sayede yurt dışında başka sosyal sorumluluk projesi sahipleri ile tanışma fırsatı bulmuş. Projesine SosyalBen adını veren Ece, Afrika'ya dahi uzanmış.



Projeyi kısaca tanımlamak gerekirse 7-13 yaş aralığında olup dezavantajlı grupta yer alan çocukların kendi sosyal becerilerini tanımalarına olanak sağlamak diyebiliriz. Burada altı çizilen akademik başarılar değil hayatın sosyal kısmında başarılı olmanın yolunu öğrenmektir.

Daha sonra derneğe dönüşen SosyalBen artık yılda yaklaşık 50.000 çocuğa sosyal sorumluluk alanında eğitimler veriyor. Derneğin Diyarbakır'da , Hong Kong'ta vb toplam yurt içi 10, yurt dışı 5 temsilciği var ve 350 gönüllü ile faaliyet gösteriyor.

Yaptığı çalışmalarla birçok çocuğa dokunmayı başaran Ece, bu başarıları sayesinde hem Harward hem de Oxford'dan da kabul almış.

Bizler hayatının baharında olan çocuklarımızı kendi elimizle, sosyalleşmişken masalara dershanelere bağlayarak, sporla müzikle bağlantısını keserek akademik başarı için zorlarken, hikayeyi okurken ne kadar vizyonsuz bir anne olduğumu yeniden anladım ve üzüldüm.

İnşallah bu sene çabuk geçer de,çocuklarımın gözlerinin içindeki ışığı ve mutluluğu yeniden görür onları yeniden hayata dahil edebilirim.

http://www.sosyalben.com/






3 Eylül 2015 Perşembe

Mandala..Desen Boyama..

İtiraf ediyorum, ben de onlardan biriyim.

Aslında ilk gördüğümde ben de eşim gibi anlamsız bulmuştum.
Anaokul gibi, ne o öyle , boyama kitabı demiştim.

Geçenlerde kızım Tekirdağ'da kitapçıda bir tanesinin indirimde olduğunu görünce, bana hediye olarak almış.

Deneyeyim dedim,denemez olaydım :))

Evet büyükler ya da her yaş için boyama kitabı denen kitaplardan bahsediyorum.

Bir defa başladım ve artık elimden bırakamıyorum.

Hep kafayı dağıtmak, hiç birşey düşünmeden renklere kanalize olmak olarak tanıtılan kitaplar duyduğuma göre artık psikologlar tarafından bile tavsiye ediliyormuş.Psikoloğa gitmedim ama boyarken son derece rahatladığımı kolaylıkla söyleyebilirim. Hatta bu boyama işinin aynı kokular gibi bir tarafı da var galiba. Boyarken daha önce boyamayı yaparken dinlediğiniz müziği, bulunduğunuz ortamı ya da seyrettiğiniz diziyi ya da filmi hatırlıyorsunuz.

Kızlarımın 3 yaşından anaokulundan beri biriktirdiği tüm boya kalemleri yataklarının altında bir kutuda meğer bugünü bekliyormuş. Üstelik çok farklı setlerden kalan boyalar olduğundan sarının tonları, mavinin tonları , yeşilin tonları vb yüzlerce boyamız var.



Son günlerde hiç kitapçıya uğradınız mı bilmem ama artık kitapçılarda en büyük standlar artık bu kitaplara ayrılmış durumda. Aslında çok ihtiyaç olduğunu da düşünmüyorum, arama motorunda desen boyama yazarak arattığınızda gelen görselleri print ederek boyayacağınız gibi, desenlerinizi kendiniz de oluşturabilirsiniz. Aslında mandala denen şey tam da bu. Ortadan başlayarak kenara doğru boyadığınız yuvarlak desenler aslında mandala..

İnstagram ya da google dan mandala diyerek de aratabilirsiniz...
Aranızda dantel örmeyi bilen varsa, yuvarlak motifler, mutlaka hatırlarsanız. Crochet dediğimiz dantel modelleri aslında birer mandala..

Çok fazla satan bir seri var ve bence onun desenleri en kötüsü, kitapları tek tek inceleyerek içinize sineni almanızı öneririm. Geçen gün Beyoğlu İstiklal caddesinde gezerken uğradığım kitapçıda belki 20 versiyonu vardı kitapların. Selçuklu desenleri, Osmanlı desenleri, ebru desenleri,doğal desenler vb vb. Ama en enteresan olanı erkekler için olan kitaptı. Merakımdan açtım baktım, desenler o kadar basitti ki diğerlerine oranla, anaokul boyama kitabı gibiydi. Buradan erkekleri de ayaklanmaları için uyarmayı borç bilirim, bu aşağılanmayı kabul etmemeliler.

Renginiz bol olsun, iyi boyamalar..


15 Mart 2014 Cumartesi

Bir Eksiğiz.. Ahmet Kaya..

Ne deseniz haklısınız, uzun zamandır yazamıyorum.

Yeni hayatıma tam olarak alışamadım henüz.

Hem ev hanımlığı,hem yeni iş, orada düzen oturtmak, üstelik hayatımda ilk defa girişimci olarak, yani her sorumluluk benim üzerimdeyken, biraz zor oldu, Herşeyi daha tam organize edebilmiş değilim.

Bu nedenle çocuklarımı da çok ihmal ediyorum, hele siz okurlarımı en çok.Lütfen affedin.

uzun zamandır TV, radyo, müzik herşeyden uzak kaldım, dün kendime vakit ayıracak kısa zamanımda bir tweet sayesinde haberim oldu size anlatacaklarımdan.

Harun Tekin'in " Beni vur" yorumuna denk geldim önce twitter'da.

Ardından " Bir eksiğiz" albümünden haberim oldu.

Daha sonra albümdeki şarkıları dinledim teker teker.

Çok severim Ahmet Kaya'yı.

Politik ve etnik duruşunu bir yana bırakalım, gerçek bir besteci ve gerçek bir yorumcudur. Bu ülkenin kültürel zenginliklerinden biri olduğunu düşünürüm. 43 yaşında yani benden bir yaş büyükken gitmesine hayıflanırım hep. Bir de kendi hayatıma bakar, onun 43 seneye sığdırdıklarının hiçbirini sığdıramadığıma üzülürüm.

Eşi Gülten Kaya'nın Ahmet Kaya anısına çıkardığı bu albümde 23 sanatçı yer almış.

Şarkı seçimlerine ve yorumlama tarzına hiçbir şekilde karışılmamış. Her sanatçı kendine yakın gelen şarkıları seçmiş ve yorumlamış.

Buna eleştiride bulunanlar var çünkü yorumcuların büyük çoğunluğu rock kökenli ve eleştirenler de şarkıların sözleri eskisiyle aynı olan ama farklı şarkılar olduğunu söylüyorlar.

Ben büyük bölümünü beğendim ama bazılarını gidip Ahmet Kaya'dan bir daha dinleyince insan hakikaten üzülüyor, gözleri doluyor.

2 CD lik çalışmada kimler var derseniz, işte ekte listesi var. Ben Hakan Vreskala'nın Kum Gibi'sine bayıldım. Halil Sezai'nin Başım Belada'sını ilginç buldum. Harun Tekin'in Beni Vur'unu beğenmedim.

Öykü Gürman yılların yorumcusu Yavuz Bingöl'ü Merhaba'da ezmiş geçmiş.

Teoman'ın Acılara Tutunmak yorumu da ne yazık ki Ahmet Kaya'nın çok gerisinde kalmış.


CD 1
Aylin Aslım: İçimde Ölen Biri
Söz & Müzik: Ahmet Kaya
Aynur: Kaçakçı Kurban
Söz: Yusuf Hayaloğlu Müzik: Ahmet Kaya
Bajar (Vedat Yıldırım): Cinayet Saati
Söz: Attila İlhan Müzik Ahmet Kaya
Bülent Ortaçgil: Mahur
Söz: Attila İlhan Müzik: Ahmet Kaya
Büyük Ev Ablukada: Katlime Ferman
Söz: Enver Gökçe Müzik Ahmet Kaya
Cem Adrian: Yakamoz
Söz & Müzik: Ahmet Kaya
Gece Yolcuları: Kendine İyi Bak
Söz: Ali Çınar Müzik: Ahmet Kaya
Gripin & Küçük İskender: Ayrılığın Hediyesi
Söz: Yusuf Hayaloğlu Müzik: Ahmet Kaya
Hakan Vreskala: Kum Gibi
Söz & Müzik: Ahmet Kaya
Halil Sezai: Başım Belada
Söz: Yusuf Hayaloğlu Müzik: Ahmet Kaya
Harun Tekin: Beni Vur
Söz: Yusuf Hayaloğlu Müzik: Ahmet Kaya
Hayko Cepkin: Memleket Hasreti
Söz & Müzik: Ahmet Kaya
CD 2
Leman Sam & Ahmet Kaya: Korkarım
Söz: Gülten Kaya Hayaloğlu Müzik: Ahmet Kaya
Mehmet Erdem: Hep Sonradan
Söz: Ali Çınar Müzik: Ahmet Kaya
Moğollar: Metris'in Önünde
Söz & Müzik: Ahmet Kaya
Niyazi Koyuncu & Okan Bayülgen: Doruklara Sevdalandım
Söz: Nihat Behram Müzik: Ahmet Kaya
Redd: Sorgucular
Söz & Müzik: Ahmet Kaya
Sezen Aksu: Ağladıkça
Söz: Gülten Kaya Hayaloğlu Müzik: Ara Dinkjian
Şiir: Birhan Keskin
Teoman: Acılara Tutunmak
Söz: Hasan Hüseyin Korkmazgil Müzik Ahmet Kaya
Yaşar Kurt: Kaçak ve Anne
Söz: Yusuf Hayaloğlu Müzik: Ahmet Kaya
Yavuz Bingöl & Öykü Gürman: Merhaba
Söz: A.Hülya Şensoy Müzik: Ahmet Kaya
Zuhal Olcay: Yalan da Olsa
Söz & Müzik: Ahmet Kaya
Ceza & Ahmet Kaya: Yazıtlar / Gayrı Gider Oldum
Söz: Ceza & Enver Gökçe Müzik: Ahmet Kaya



Ne olursa olsun, albümün yeni kuşaklara bu önemli müzik insanını tanıtmaya faydası olacağı kanaatindeyim. Ben keyifle dinledim. Sizlere de tavsiye ederim.

Keşke bu tip değerlerimizi kaybettikten sonra değil yaşarken anlasak.

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...