Bazı kadınlar vardır… Görürsün, tanışırsın, sonra bir bakmışsın yavaş yavaş ona bağlanmışsın. Hayır, yapışkanlık değil bu, resmen doğal bağımlılık yapıcı madde gibi! Gülüşüyle başlar zaten her şey. Kahkahası sanki seni ruhundan yakalıyor, fark etmeden yanında buluyorsun kendini. Telefonun bile onun gülüşüne “cihaz eşleşti” der gibi davranır. Bu kadının kahkaha attığı yerde huzur çıkar, serotonin coşar.
Zekâsı desen, aman dikkat! Öyle laf sokmaz, sanat eseri gibi geçirir. Esprisi ince, kıvrak, hafif acılı – tam ayarında. Hem güler, hem “ben buna nasıl cevap veremedim?” diye üç gün düşünürsün. Kendisi adeta yürüyen stand-up gösterisi ama sadece sana özel seanslar veriyor. VIP biletli gibi düşün.
Dürüstlüğü var ama “çat çat her şeyi söylerim” kabalığında değil. Daha çok “iç sesin filtrelenmiş hali” gibi. Sen bir şey anlatırsın, o iki cümlede özetleyip seni bile ikna eder: “Evet ya, ben ne anlatıyorum aslında?”
Anlayışı da maşallah… Ruh hâlini yüzüne bile bakmadan çözebilecek düzeyde. Kahveni şekersiz içmişsin, o gün suratın düşük – anında çözer. Google bile senin duygusal durumunu onun kadar hızlı analiz edemez. İçini bir bakışta anlayan insanlardan... daha sen bile fark etmeden o anını çözüyor.
Libidosu? Ooo, dur. Bu konuda kendine güvenen kadın tipi bu. Ama “bak ben buradayım” diye bağırmadan. Yani odadaki ısıyı artırır ama klimanın suçlandığı tiptir. Cazibesi doğal, etkisi kalıcı, açıklaması zor. Sadece “sen bir farklısın” deyip susarsın.
Asalet ve zarafet dersen… Çay içerken bile Victoria dönemi dizisinden çıkmış gibi oturur ama sonra bir bakmışsın köşedeki simitçiden “abi çıtırından ver” diye bağırıyor. Denge ustası. Hem elegan hem sokak röportajı yıldızı olabilecek kapasitede.
Ve evet, yemek yapıyor. Hem de öyle “sana özel kalpli tabaklar”la değil. "Dolabı açtı, ne var ne yok attı tencereye, sonra ortaya Michelin yıldızlı bir şey çıktı" gibi. Üstelik bunu öyle “Ben yemek yaparım yaaa” havasıyla değil, geçerken uğramış gibi yapıyor. Bir yandan dizi izleyip, diğer yandan sana gönül rahatlığıyla kilo aldırabiliyor. Risk büyük.
Son olarak... Kendi hayatı var. Sabah erken kalkıyor, yoga yapıyor, kariyer planı yapıyor, sonra sana dönüp “seninle kahvaltı ederim ama gözleme varsa” diyor. Yani kendi ekseni etrafında dönüyor ama seninle aynı yörüngeye girmekten çekinmiyor. Astrolojiyle ilgisi yok ama “bu kadın tam terazi” dersin, sonra “yok ya bu kesin akrep” diye değiştirirsin. Çünkü kategorize edilemez, tek kelimeyle: bağımlılık yapar.
Ve işin kötüsü – ya da güzeli – bırakmaya da hiç gönlün olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder