Tatilde olunca düzenli olarak yazamadım.
Her yerde internet ulaşımı mevcut, ancak yazı yazma işi bir
disiplin işi ve ben o disiplini tatil ortamında yakalayamıyorum, bunu anladım.
Dün eve yani yuvaya döndüm.
Artık bahane, kaçar yok.
Okulun kapandığının ertesi günü annemin yanına gittik kuzenimle. Ve yanımızda 3 çocuk tabii ki.
Datça Billurkent her zamanki gibi. Sakin, dingin. Haa rüzgar çok.. Hava sakin dingin değil, ortam sakin.
Yaş ortalaması 50 üzeri.
Ya çocuklar var ya da anneanneler, babaanneler..Orta yaş kuşağı pek yok.
Deniz her zamanki gibi, pırıl pırıl, tertemiz. Bu sene Mavi Bayrak alınabilmesi için hoş detaylar eklenmiş ve eskisine göre çok daha konforlu bir yer olmuş Billurkent.
Eğer tatilden beklentiniz deniz, güneş, kitap, parlak yıldızlar, taze sebze ve meyve ve kuş cıvıltılarıyla ise doğru yerdesiniz. Ama benim için tatil gece hayatı, çılgın partiler ve
öğlene kadar uyuyup dinlenmek diyenlerdenseniz, uzak durun hatta geri kaçın Datça'dan ve
özellikle Billurkent'ten.
Bence Datça'ya giderken mümkünse arabayla gitmeli, eğer araba ile
gidilemediyse de araba kiralamalı.
Zira Datça'nın içinde güzel Mavi Bayraklı plajlar var. Ama çevrede
de çok güzel yerler var ve onları atlamamak gerek.
Mesela bana göre bu fani dünyada denize girmek demek Hayıtbükü'nde denize
girmek demektir. Sakin koyu, sıcak denizi, binalaşmamış sahili beni hiçbir
zaman üzmedi.
Bir de birkaç senedir gitmediğim Palamutbükü'ne gittik yeniden.
Sıra sıra restoranları, turkuaz mavisi denizi, büyük çakıl taşları
ve harika kalamar ve ahtapotlarıyla Palamutbükü o taraflara gidince mutlaka
uğranması gereken yerlerden.
Haa, Palamutbükü'ne gitmişken Yaka Köyü'nde Türkiye'nin en geniş
açık hava müzesini gezebilir, hem taş yapının güzelliğine hem de tam arkasında
sırtını dayadığı dağın heybetine hayran olabilirsiniz.
Billurkent'te dalga oldukça kendimizi çevreye vurduk.
Kargı koyunda iki, Aktur'da da bir gün geçirdik. Kargı koyu
Datça'ya birkaç dakika. Ancak başka bir yer sanki. Denizinin sakinliği ve
berraklığı, kıyıdan denize dökülen dereye rağmen suyunun sıcaklığı, yüzen
ördekler, susadıkça dereye girip suyunu içen köpek gibi detaylar Kargı seçimini
hep haklı çıkarıyor.
Yemekler de oldukça güzel ve fiyatlar fena değil. Yani
ucuz değil ama bu tarz bir beach club eğer Bodrum'da olsa burada ödenen paranın
4-5 katı ödenirdi sanıyorum. Hatta az önce gazetede okudum. Gani Müjde
Bodrum'da " 4 kişi et yedik, 4 tane koyun kessek de aynı fiyata
gelirdi." demiş. İnanırım.
Hatta tam bu noktada aslında söylemek istediğim ama söylemeye
çekindiğim bir şey var.
Geçen sene yaptığımız Midilli tatilinden sonra benim tatil
kavramına bakışım hatta ülkemize bakışım değişti.
Tamam doğa deniz hepsi çok güzel. Ama birincisi servisimiz
zayıf, ikincisi çok kalabalığız, üçüncüsü de bu kalabalığın içinden çok yüksek
rakamlar ödemeye razı birileri çıktığından gereksiz yere pahalı tatiller
yapıyoruz. Yani servis sağlayıcılar utanmadan o rakamları isteyecek yüzü buluyorlar.
Hemen karşı kıyıda aynı doğanın uzantısı olan yerlerde
yüzüyorsunuz, insan sayısı üçte bir.
Yemek yiyorsunuz, hem daha taze balık, hem
daha fazla çeşit, hem burada bulamayacağınız ahtapotlar, karidesler kalamarlar,
hem de fiyat yarıdan da az.
Sanırım Gani Müjde de denizci kişiliğiyle birçok yeri gezerken
yaşadığı deneyimleri Bodrum'la karşılaştırmış ve Bodrum'da mutsuz olmuş. Kendisine yürekten katılıyorum.
***
Aktur geçtiğimiz yıllarda pek hizmet alamıyordu. Ancak değişen
yönetim birşeyleri farklılaştırmaya çalışıyor anladığım kadarıyla. Yeni
şezlonglar, yeni şemsiyeler ve kıyıya açılan snack bar profili biraz
farklılaştırmış. En azından daha rahat bir gün geçirdiğimizi
söyleyebilirim.Ancak sahildeki büfede yediklerimiz hem Allah'ın gücüne gitmesin
çok başarısızdı hem de anlamsız bir şekilde pahalıydı. Aktur'a gidenlere
yanlarında yiyecek birşeyler götürmelerini tavsiye ediyorum.
Dilerseniz bir sonraki yazıda devam edelim..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder