8 Temmuz 2025 Salı

Karşılaşmalar

Bazı diziler vardır, izlerken bir yandan kahkaha atarsın bir yandan da “bu sahneyi kim düşündüyse helal olsun” dersin. İşte Giray Altınok’un Karşılaşmalar dizisi, o “bu kadar da olmaz” anlarını zekice kurgulayıp, neredeyse sinema estetiğiyle önümüze koyuyor. Komşum Banu’nun bana tavsiye ettiği dizi, benim için son zamanların en keyifli zamanları oldu.

Yani evet, bu dizi komik. Ama öyle “aman şapşal karakterler, dümdüz skeçler” komikliği değil.
İnce işçilik var.
Hem yazımda, hem oyunculukta, hem de şaşırtıcı şekilde… çekimlerde!

Bazı diziler vardır, izlerken “bu kadar da olmaz” dersin... ama sonra bir bakarsın, olmuş.
Giray Altınok’un Exxen için yazıp yönettiği Karşılaşmalar tam olarak böyle bir iş. Her bölümü başka bir hikâye, başka bir delilik. Sanki Twitter'dan absürt bir zincir seçilmiş, üzerine biraz oyunculuk serpiştirilmiş ve “hadi bundan mini dizi çıkaralım” denmiş gibi.

Ama güzel olmuş mu? Olmuş.


Evsiz Adam mı? Gerçekte Kim Acaba?

Şimdi anlatacağım sahneye dikkat.
Bir bölümde, sokakta gördükleri evsize acıyıp eve alıyorlar. Klasik yardımseverlik sahnesi gibi başlıyor. “Ay yazık duş alsın, kendine gelsin” diye safça bir iyilik yapıyorlar.
Sonra ne oluyor biliyor musun?

Adam bir duş alıyor, bir tıraş oluyor… Ve hop! İçinden Davut heykeli çıkıyor.
Yetmezmiş gibi, bir anda akıcı bir İtalyancayla pizzacıdan sipariş veriyor!
 Evdeki kız da bunu görünce “Hayat bu tarafa doğruymuş galiba” diyor ve …

Sarp Apak ve Küçük Hasta

Başka bir bölümde, Sarp Apak bir sanatçıyı canlandırıyor.
Durum ciddi: Ölümle pençeleşen küçük bir çocuk var ve bu ünlü oyuncuyu son arzusu olarak hastaneye çağırıyor.
Ama çocuk çaktırmadan acılar içinde son bir dilek dileyecek falan sanıyorsun, sonra pat diye diyor ki:
 
“Abi bana bir kadın bul.”

Sarp Apak şaşkın. Diyor ki “Yani kardeşim şimdi olmaz.”
Ama çocuk pes etmiyor: “Kadın bulmuyorsan o zaman seni ifşa ederim” diye basıyor şantajı:
“Beni taciz etti, zorla öptü”

Sarp Apak hastanede linç yememek için kırk takla atıyor.
En sonunda neler oluyor, izlersiniz..

Sen o noktada gülüyorsun ama bir yandan da “ben olsam ne yapardım” diye hafif huzursuzluk çöküyor üzerine.

Şimdi Asıl Sahne: Garson Bora

Ama dur. Asıl bomba, o sakin sahne.
Uraz Kaygılaroğlu ile Sinem Kobal, şık bir lokantada romantik bir akşam yemeği yiyor.
Tabağa hafif eğilmeler, şarap eşliğinde gülümsemeler… Her şey “biz bu gece sevgiliyiz” mesajı veriyor.

Ta ki garson Bora Akkaş gelene kadar.
İlk başta sadece bir servis elemanı gibi görünüyor.

Ama kameranın yavaşça onun yüzüne odaklanmasıyla…

Her Bölüm Başka, Ama Birbirine Göz Kırpıyor

İşin güzel yanı, bu dizi sadece kısa skeçler gibi ilerlemiyor.
Her bölüm bir önceki veya sonraki bölüme minicik de olsa bağlanıyor.
Bazen bir karakter geçiyor fondan, bazen bir replik tanıdık geliyor, bazen bir obje dönüp dolaşıp başka hikâyeye giriyor.
Bu da izleyiciye “bak dikkatli ol, evrenimiz küçük ama detaylı” hissi veriyor. Bir nevi Karşılaşmalar Sinematik Evreni™.


Sonuç

Çok şey. Az şey.
Yani net bir konusu yok ama net bir hissi var:
Günlük hayat zaten yeterince saçma.Ama kurgu Zekice , Gerçekten.

Her bölüm bağımsız gibi ama değil.
Ufak bağlantılar, eski karakterlerin gölgeleri, bir bölümden diğerine sızan objeler ve replikler...
Sanki her şey biraz "Black Mirror kafasında" ama çok daha bizden.
Ama işte en güzel yanı da bu: dizinin seni aptal yerine koymaması.
İzleyicisine güveniyor.
"Sen zekisin, yakalarsın" diyor.
Yakalarsan ödüllendiriyor, yakalayamazsan da sorun yok, en azından duş alan evsizin İtalyanca aksanına gülersin.


İzleyin.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...