20 Haziran 2025 Cuma

Evden mi? İşten mi? Yoksa İkisi de mi?


Sabah 7.30’da çalan alarm, günün ilk belirtisi. Uyanmakla uyanmamak arasında sıkışmış beden, bir yandan “bugün ofise mi gidiyoruz, evde miyiz?” sorusuyla kararsız. Son yıllarda iş hayatı öyle değişmiş  ki (ben yeni yeni keşfediyorum) artık sadece “ne iş yapıyorsun?” değil, “nerede çalışıyorsun?” da ayrı bir tanım istiyor.

Evden mi? Hibrit mi? Yoksa hala her sabah saat gibi ofise gidenlerden misin? Gel bu yazıda biraz bu konuyu konuşalım. 

Pandemiyle hayatımıza zorla giren, sonra bir türlü çıkmayan sistem: evden çalışma. İlk başta biraz tatil gibiymiş ( ben o zaman evimin kadını idim) ; sonra fark edilmiş  tatille uzaktan çalışmanın çok başka şeyler olduğu.

Ardından evden  çalışmak bazıları için bir nimet, bazıları için ise hiç bitmeyen bir mesai hâline gelmiş.

Bana göre 

  • En azından sabah trafiğinde zaman kaybetmiyorsun. Bazen ben işe gittiğimde yoldan dolayı sabahtan yorgun oluyorum. 

  • Kahve kuyruğu yok, çay sırası yok, lavabo için göz teması kurmak zorunda da değilsin.

  • Sessizlik istiyorsan sessizlik,  müzik istiyorsan müzik. Yani ortam senin.

  • Arada çamaşır makinesini çalıştırmak, ocağı tencereye koymak  gibi “küçük ev zaferleri” de var.
  • Günde 2 saate yakın bir zaman yoldan dolayı bana kalıyor. 
  • Pişi hep evde, kucakta, masada, tatlış bir ev arkadaşım var. 

Ama, 

  • İşin saat kaçta  başlayıp kaçta bittiği belli olmuyor.

  • İnsan sesine hasret kalabiliyorsun.

  • Bir süre sonra “toplantı yapıyoruz ama çalışıyor muyuz?” sorusu beliriyor zihninde
  • Dolaptaki tikitoş  kıyafetler beklemeye devam ediyor, sen yine göbeği delimmiş eski tişört ve dizi çıkmış aşortman ile çalışmaya devam ediyorsun. 


Hibrit çalışma ise, haftada birkaç gün ofis, birkaç gün ev kurgusu. Bazen konforlu, bazen plansız. Ama esneklik içerdiği için birçok kişi için ideal gibi görünüyor. Tabii esneklik, beraberinde belirsizlik de getirebiliyor.


  • Ofise gidince motivasyon artabiliyor.

  • Ekip arkadaşını görmek, kahve yanında iki laf etmek iyi geliyor. (dedikodu yok mu dedikodu, onun tadı süper) 

  • Evde yapılmayan işler ofiste “yapılmış bitmiş ” gibi hissettiriyor.

  • Kendi zamanını daha rahat planlayabiliyorsun. 

Ama:

  • “Bugün evde miydim, ofiste miydim?” sorusunu sık sık soruyorsun.

  • Sürekli bir hazırlık hâli: bilgisayar sırt çantasında, kulaklık yan cepte. Kitap telefon filan derken Seyit Onbaşı moduna geçiyorsun. 

  • Ofise gitmek bazen sadece “kaç gündür gitmedim ayıp olmasın” kaygısıyla oluyor.
  • Akşam ne yemek yapsam derdi gün boyu içini kemiriyor.

Aslında herkesin cevabı kendine. Evden çalışmayı seven biri için ofis angarya; ama evde odaklanamayan biri için ofis bir sığınak. Bazen de ikisi birden lazım. İyi haber şu: Artık çoğu işveren, çalışanların farklı ihtiyaçlarına daha açık. En azından eskisine göre.

Bence mesele nerede çalıştığımızdan çok nasıl çalıştığımızda. Kendimizi yormadan, tükenmeden, yaptığımız işin hakkını vererek çalışabiliyor muyuz? Evdeyken de, ofisteyken de üretken olmanın ve dengede kalmanın yollarını bulabiliyor muyuz?

Sen neredesin bu denklemin içinde?

Ev-ofis dengesi kurabildin mi? Ben 50 den sonra keşfedebildiğim bu sistemde evden yana oyumu kullanıyorum. 

Sizleri yorumlara  bekliyorum.


1 yorum:

  1. Yaşım uygun olsaydı evde çalışmayı yeğlerdim

    YanıtlaSil

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...