Evde 10 yaşında iki kızınız varsa, okuduğunuz kitaplar da, gittiğiniz filmler de anne olarak sizin yaşınızla pek uyumlu olmuyor :)
Son bir yıldır bizim evde birçok çocuklu evde olduğu gibi “Felaket Henry” çılgınlığı var.
28 Ekim günü okullar yarım gün olduğundan, o gün kızlara bu filme beraber gitme konusunda söz verdim. Çok değer verdiğim bir dostuma da, oğluyla aynı şeyi yapmasını önerdim. Onun oğlu daha bu yıl okula başladığından ve okuma yazmayı yeni yeni çözdüğünden Felaket Henry ‘yi tanımayabileceğini/ceklerini düşündüm.
Önerime sıcak baktı, ancak film yaşadıkları şehirde çok gidilebilir bir sinemada oynamıyordu.Eve de oldukça uzaktı.
“Olsun, bizim CD ciden alırım ben …” dedi. ”Beraber seyrederiz evlatla…”
*******
Boğaziçi’ndeyken okulun yanında bir sürü fotokopiciler vardı. Hepsi döviz ile satılan ithal kitaplarımızı çok makul fiyatlara buralardan fotokopi olarak yaptırır ve kitap işini de ucuza hallettiğimizden mutluluk duyardık.
*******
Bu sene başında okullar açılınca, kızların okulundan yabancı dil kitap fiyatları geldi ve eşimle dudaklarımız uçukladı. İkiz olduklarını, yani aynı kitaptan 2 tane alınması gerçeğini de eklersek, bilanço gittikçe ağırlaşıyordu:)
Aklıma hemen bahsettiğim fotokopiciler geldi. Aradım, orijinal kitap fiyatının nerdeyse sekizde bir fiyatına halledebilecektik.
Ama.
Bunu yaparsam çocuklara ne öğretmiş oluyordum??
“Emeğe, etik davranışa, vergi ödeyenlere saygı duymanıza gerek yok… “
Onlara ”Siz işinizin bittiğine bakın, başkalarının haksız kazanç elde etmesine, vergi kaçırmasına alet olun” mesajını vermiş olmuyor muydum?
Anne olarak bu ne biçim bir model olma şekliydi?
Sonuç olarak gittik, “seve seve “ orijinal kitapları aldık.
*********
Hemen her konuda % 100 fikir birliğine vardığım arkadaşımla anlaşamadık bugün…
Kitap konusunda bahsettiklerimin Felaket Henry CD si için de geçerli olduğunu düşündüğümü söyledim ona...Bana katılmadı, “Bırak çocuklar hayatın içinde olsunlar, yaşasınlar ve öğrensinler” dedi.
Benim evde, bazen müzisyen:), bazen ressam:), yani günün sonunda sanatçı olmak isteyen bir kızım var..
Ona bugün “yaşayarak öğrenmeyi“ öğretmek, yarın onun ”rızkından olmasına” yol açar mı? Sanatçı olursa arkadaşım gibi düşünenler yüzünden aç kalır mı?
Bilemedim…
Siz ne dersiniz?
Sevgili Dilara, yazını/yazılarını keyifle okuyorum..
YanıtlaSilBen Boğaziçi mezunu değilim, üniversitedeyken sen de ithal kitaplarını fotokopiciden çoğaltarak kullanmışsın, eminim zamanında(sen 10 yaşındayken) ailenden birileri bunun emek hırsızlığı olduğunu söylemiş olsaydı yine ya maddi imkansızlıklardan, ya da kapitalizme karşı hareketten yine fotokopiyle çoğaltıp yoluna devam edecektin.. TED Ankara Kolejinde okuduğum yıllarda aynı şeyleri ben de yaşadım.. Çok pahalı okul kitaplarını almak yerine, fotokopi ya da korsan basımları tercih ediyorduk. Üstelik varlıklı bir ailenin tek kolejde okuyan çocuğu olarak babam cash kitap paralarını veriyor olmasına rağmen.. Orjinal kitaplara senin deyiminle dudak uçuklatan paraları verirsek kendimizi "keriz" hissediyorduk.. Ortaokul yııllarında orjinallerden giden okul kitapları lise yıllarımla birlikte "çakma"larına bıraktı yerini.. Oradan artırdığım parayla hiçbir zaman kötü alışkanlıklara yönlenmedim, yani birisinin "emeğinden çalınan" dediğin parayı ne sigaraya, ne uyuşturucuya ne de başka kötü bir alışkanlığa vermedim... Önemli olan ve çocuklarımıza gerçekten öğretmemiz gereken şey de bu sanırım..