Twitter'da Bir Gün Geçirdim
Günaydın deyince linçlendim.
Bir sabah erkenden uyandım ve naif bir cesaretle Twitter’a “günaydın” yazdım.
Meğer büyük bir hata yapmışım.
Çünkü meğer o gün:
– Bir grup için çok erken,
– Başka bir grup için çok geç,
– Üçüncü bir grup içinse zaten “gün” değildi.
Bana “kapitalist günaydıncılardan” tut, “uyanıp da uyanamayanlara” kadar uzanan paragraflar dolusu cevap geldi.
Bir tane de “günaydın demek Osmanlıca’dır, modern Türkçede yoktur” yazan oldu.
Ben sadece kahvemi yudumlayıp güne başlamak istemiştim.
Ama X, yani eski adıyla Twitter, artık kahve eşlığinde değil, diken üstünde içiliyor.
Zira herkesin uzman olduğu, herkesin her konuda ahlaki üstünlüğe sahip olduğu, herkesin sürekli birbirine "aslında ne demek istediğini" açıkladığı bir evrende bir kelimeyle bile batabilirsiniz. Ki ben battım.
Günaydın tweetimden sonra timeline’a girmemle birlikte yaşama sevincim benden hızla uzaklaştı.
Birkaç saat içinde kendimi; iklim krizine, çocuk işçiliğine, kuş gribine, sistem eleştirisine, astrolojik uyarılara ve öz bakım maskesi tavsiyelerine aynı anda maruz kalırken buldum.
Bir yandan dünya yanıyor, öbür yandan biri elinde cımbızla yazmış:
“Yeni ay Koç burcunda, iliklerinize kadar değişeceksiniz.”
İçimden “ben o iliklere daha yeni umut koymuştum” demek geldi ama yazmadım, bir de dayak yemeye niyetim yok.
Twitter bir nevi ruhsal bir çamaşır makinesi gibi:
Seni alıyor, içine atıyor, önce hızlı yıkama, sonra yavaş boğulma, sonra sıkıp dışarı atıyor.
Toksikliği o kadar sistematik ki;
Bir noktada şöyle bir cümle kurduğumu fark ettim:
“Acaba bugün benim moralimi kim bozacak?”
Üç gün boyunca sessize aldım her şeyi.
Telefonu, kendimi, umutlarımı.
Bu üç gün boyunca dışarıda insanlar gülümsüyordu.
Kargocular kargo getiriyordu.
Kediler kediydi.
Ama artık ben “ben” değildim.
Ve sonunda almam gereken kararı aldım.
Artık X’e girmeyeceğim.
Çünkü “bir sabah günaydın” diyerek başlayan bu dijital serüvende, ruhsal çöküşün dibini yaşadım.
Artık o kadar yorgunum ki, instagrama girip yapmadığım tatilleri izlemek, hiç katılmadığım hayatlara kalp bırakmak ve saçma aşk ve ilişkileri tüm detaylarıyla öğrenmek daha az moral bozucu geliyor.
En azından story’lerde kimse “sen neden böyle bir hayat yaşıyorsun?” diye sormuyor.
Orada sadece sessizce kaydırıyorlar.
Ve bazen… işte bu kadarı yeterli oluyor.
Seni seviyorum kuzen, bana her zaman günaydın de...
YanıtlaSil