1 Ağustos 2013 Perşembe

Oksimoron...

Bazı kelimeler vardır ki, havalı konuşmalarda ve şık konuşmacılarda duyarsınız ama Cem Yılmaz'ın deyimiyle pekiştirmek için cümle içinde kullanmanız gerekse, pek kullanamazsınız.

Soru : Kondansatör Nedir? Cümle içinde kullanınız.

Cevap : Kondansatör, elektronların kutuplanarak elektriksel yükü elektrik alanın içerisinde depolayabilme özelliklerinden faydalanılarak, bir yalıtkan malzemenin iki metal tabaka arasına yerleştirilmesiyle oluşturulan temel elektrik ve elektronik devre elemanı.

Cümle içinde kullanalım: 
Ben kondansatör gördüm.
Benim babamın kondansatörü var.

İşte aynı bunun gibi bir kelime var bugünkü gündemimizde.


Oksimoron.

İlk önce, yıllar yıllar önce, Yapı Kredi'de çalışırken yıllık toplantılardan birinde duymuştum. Konuk rahmetli Arman Kırım idi ve ünlü "Mor İnek" teorisini anlatıyordu.

O zaman duyduğum bu kelimeyi not almıştım ve eve gelince bakmıştım ne demek diye.

Yani yaklaşık 15 sene önce anlamını öğrendiğim bu kelimeyi bugüne dek hiç cümle içinde kullanamadım.

Geçen gün yine bir yerde bir vesile ile gözüme ilişti, beraber bu konuyu tartışalım istedim. Sözlük anlamı şöyle:
Oksimoron, birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılması ve bu şekilde oluşturulmuş ifade. Bazen anlamı kuvvetlendirmek için veya edebî sanat yapmak amacıyla kullanılır. Bazen de halihazırda kullanılan bir kavramı eleştirmek veya alaya almak için kullanılır. 

Oksimoronlara sıklıkla sıfat tamlamalarında rastlanır. Bununla birlikte -paradokslar gibi- oksimoron barındıran cümlelere de rastlanır.
Türkçeye İngilizceden geçen kavramın kökeni Yunanca oxus (keskin) ve môros (aptalca) sözcükleridir.

Örnek vermek gerekirse:

  • Orijinal kopya
  • Nasyonal sosyalizm
  • İşleminizin tamamlanabilmesi için kurumumuzun vakfına bağış yapmak zorundasınız.
  • Çareler çaresiz
  • Sessizliğin sesi
  • Gerçek yalanlar
  • Sessizce haykırmak
  • Yüzme bilmeyen balık
  • Köşeli daire
  • Bilim-kurgu
  • Kalıtsal kısırlık
  • Muhafazakar liberal
  • Özel halk otobüsü
  • Sabit değişken
  • Tarafsız taraftar gibi gibi.
tamlamalardan bahsedebiliriz.




Shakespeare'in de kullanmaktan hoşlandığı bir ifade tarzıdır oksimoron. Şöyle ki; Romeo ve Juliette oyununda "ağır hafiflik", "soğuk ateş", "sevgili nefret" gibi kusursuz oksimoronları görmek mümkündür. 

Yani oksimoron öyle bir şeydir ki, mizahi bir öğe oluşturacak denli kendi içinde çelişkili bir durumu anlatır.

Ali Püsküllüoğlu 'nun Büyük Türkçe Sözlüğünde ve TDK' nın güncel Türkçe sözlüğünde tanımı bulunmayan bir "söz sanatı"dır.Bu durum bugüne kadar oksimoron yapıp da ne yaptığını bilemeyen bir çok hatip, şair, yazar olduğuna işaret etmektedir.

Arabesk'in mihenk taşlarından biri olan ve benim çok sevdiğim İbrahim Tatlıses'in " Yalnızım Dostlarım Yalnızım Yalnız" parçası da bu söz sanatını kullanan bir eserimizdir.

Türkçe'de oksimoronun anlamını karşılayacak başka bir sözcük bulunmamaktadır. Bu sebeple kelimeyi hor görmek saçmadır.Tabii ki Türk Dil Kurumu sözlüğüne girmeyen kelimeleri kullanamayız diye bir şart da yoktur ama umarım Türk Dil Kurumu bi an önce bu kelimeye mantıklı bir Türkçe karşılık bulur ve inşallah Türkçe'nin gitgide taleplere karşılık verememesinden kaynaklanan toplumsal sorunumuzu biraz olsun giderir.



Tamam TDK sözlüğünde kelime karşılığı yok, ancak Türkçe'mizin güzel bir deyimi olan "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu." sanki bu sözcüğün eksikliğini gidermek için vardır.

Aslında tanıma aykırı ama, bana da mesela, iyi kolesterolyararlı bakteri oksimoronmuş gibi gelir hep.

Şunu söyleyebilirim ki bundan 20 sene önce paradoks kelimesinin yaşadıkları bugün oksimoron kelimesinin yaşadıklarının aynısıdır.

Ama biz bugün paradoksu  benimsedik, bağrımıza bastık, evladımız bildik,
Türk hoşgörüsü, misafirperverliği ve merhameti ben eminim oksimoron'u da pek yakında kucaklayacaktır.

Söyleyecek sözlerimiz hiç bitmesin..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...