11 Mart 2013 Pazartesi

Kedinin Ciğere Baktığı Gibi..

Yazılarımda sık sık kedilere olan düşkünlüğümden bahsediyorum.

Beni tanıyanlar zaten bu yönümü çok iyi bilirler.

Kendimi bildim bileli hep kedim oldu.

Ancak küçük yerde yetişmeden gelen alışkanlıkla, hep kedilerim yarı sokak yarı ev kedisi olarak hayatlarını sürdürdüler.

Yani gezmeye tuvalete dışarı çıktılar, oynamaya, uyumaya ve sevilmeye eve geldiler.

En uzun ömürlü kedim ki doğum tarihi Mayıs 1995, geçen hafta aramızdan ayrıldı.

O da hayatının 8 yılını İstanbul'da ama, bir bahçede bir evde, geri kalan kısmını da Trakya'da bir köyde geçirdi. Hatta İstanbul'da kızıyla beraber martı tutup eve getirip balkonda yemişliği bile vardır, size o kadar diyeyim.

İstanbul'da kızlar doğduktan sonra bizi seçen ve evimize gelen kedimiz Haydut'u 2 sene önce sebebini bilmediğimiz bir şekilde kaybettik. Araba mı ezdi, elektrik mi çarptı, zehirli birşey mi yedi bilemiyorum.

Kızım o kadar üzüldü ki, yeni kedi alabilmek için onu 2 senede ikna edebildik.
Ve Kasım 2012 de yeni kedimiz evimizle tanıştı.

Adı Kaju.



O da bir sokak kedisi.
Evimizin yakınında, bahçesinde birçok kedi besleyen bir çiftin kedisiydi, adını da onlar koymuştu.

Bu beyefendi çok insan canlısı olduğundan hemen bize alıştı.

Ancak kendisinin tek bir negatif yönü vardı.

İnanılmaz yemek seçiyordu.

Ev yemekleri denendi, hatta kocamdan gizli arada köfte filan verildi, yok, yemiyor.

Kuru mamanın her markası alındı, bir öğün yiyor, ertesi öğün koklayıp beğenmiyor, hatta protesto olsun diye mama tabağının etrafını kazıyormuş gibi yapıyor.( Çok kötü mama verdiniz, ben bunu yemem, yaptığım birşey gibi gömerim manasında anladığım kadarıyla)

Yaş mama deseniz aynı, konserveyi açıyorsunuz, ilk öğün yiyor, ertesi öğün bayatladı diyerek ağzına koymuyor.

Kedi bizim mahallenin sokak  kedilerinin tümünden zayıf, görseniz bunun sahipleri hiç bunu beslemiyor dersiniz. Kardeşi eski ailesiyle beraber yaşıyor ve bizimkinin boyut olarak iki katı olmuş durumda.

Mart da geldi, bizimki devamlı sokakta, artık sokakta ne yiyorsa, evde sudan başka birşeyi ağzına koymuyor.

Gerçi veteriner dedi, sokakta hayvanseverlerin koyduğu mamalar, besin değeri düşük bol yağlı ve kalitesiz mamalar, sokağa çıkan kediler onları sever, onları yer, evde de sizin verdiğiniz mamayı beğenmez. (O mamalar cips gibidir, sizin evde verdiğiniz de şehriyeli yeşil mercimek yemeği)

Her zaman söylerim, anneler her zaman her şeyin en doğrusunu bilirler. Hele ki benim annem.

Geçenlerde beni çağırdı, karşısına oturttu.

"Bak kızım" dedi, "Gittiğin yol değil, yol değil."

"Tez bir ciğerci buluna, kediye ciğer alına, eve yakın yok biliyorum ama çok miktarda al, pişir deep freeze koy, çıkar çıkar ver."

Ben de tabii annemi dinledim, evimize uzak sayılan bir semte giderek ciğer aldım.
Doğal olarak ( akciğer tabii ki, karaciğer değil)  mamaya göre oldukça ucuz.

Eve geldim ve pişirdim.

Aman Allahım.

Bizim kedi çıldırdı.
Yemek ama, nasıl yemek.

Kasım ayından beri evde toplam yediği miktarda yemeği sanırım birkaç günde yemiştir.

Mart ayını filan taktığı yok, evden ayrılmıyor. Her ayağa kalkanla beraber mutfağa koşuyor, belki ciğer verir diye.

Tuvalet ihtiyacı için dışarı çıkıyor ve hemen koşarak eve geliyor, evde yoksak da paspasa kıvrılıp eve gelmemizi bekliyor.

Sanırım ciğerin kalorisi düşük, hala kilo aldığı yok ama en azından çok mutlu, karnı doyuyor ve evde zevkten çılgınca oyun oynuyor. Koridorlarda, odalarda toplanmadık halı kalmıyor ama ne yapalım, Kaju'yu da böyle kabul edeceğiz artık.

Sözün özü şudur.

Atalarımız ne eylerse güzel eyler.

"Kedinin ciğere baktığı gibi" adlı atasözünü biz evde her gün dramatize ediyoruz, bu atasözü gerçekten doğrudur, deney ile sabittir, zira Kaju buzdolabı ile yemek tabağı arasındaki 1.5 metrelik mesafede sabırsızlıktan çılgına dönmektedir.

Ben eminim ki, diğer atasözlerini gerçekleyen anılarımız da hepimizin vardır ve olacaktır.

Herkese bir kedi ile beraber yaşamanın, onun mutluyken gırlamasının  insana verdiği huzurla dolu bir hayat dilerim.



2 yorum:

  1. Dilaracığım, geçen hafta kaybettiğin kedin için çok üzüldüm. Ben de ilk kedimi iki yıl önce kaybetmiştim, nasıl bir acıdır çok iyi bilirim. Şimdi benim de 2 yaşında yeni bir oğlum var, Pars. Kaju'ya sağlıklı mutlu çook uzun bir ömür diliyor ve kapanış cümlendeki dileklerine aynen katılıyorum. Sevgiler.. Serap Esma Ağca

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi dileklerin için teşekkürler.
      Bundan birkaç sene önce televizyonda bir programda Merve İldeniz ile yapılan bir röportaj izlemiştim. "Hayvanlarımın ölmesine üzülürüm ama huzurumu bozmam" demişti. İşte Tekir'in de 19 yaşında yani zamanlı ölümü beni üzdü ama bu hayatın gerçeği. Ama 2 sene önce daha iki yaşındaki Haydut'un zamansız ölümü gerçekten huzurumu bozmuştu. Ben de Pars'a sağlık dilerim. Allah huzurumuzu bozacak olaylarla karşılaştırmasın. Sevgiler..

      Sil

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...