17 Mayıs 2013 Cuma

Baharat...

Az önce kızım piyano dersinden gelip kendi kendine kremalı karidesli makarna pişireceğini söyledi.

Hatta piyano dersinden gelirken markete uğrayıp krema bile almıştı.

Bana "Tamamen ben yapacağım, sen karışma" dedi.

Birkaç noktada destek vermek zorunda kalsam da %90 kendisi hazırladı diyebiliriz.

Hazır olunca tabaklarımıza koydu, görünüş güzeldi ama unutulan bir şeyler vardı.

Tuz ve karabiber.

Özellikle makarnalarda taze çekilmiş karabiber olmazsa bence tadı yerine gelmiyor.

Sonra düşündüm de, herhalde yemek hazırlarken benim kadar baharattan faydalanan yoktur herhalde.

Lütfen baharat kelimesini sadece kırmızı biber, acı filan olarak algılamayın.

Yeri gelir kek pişerken konan portakal  kabuğudur baharat, kimi zaman şehriyeli yeşil mercimek pişirirken konan ekşi mürdüm eriğidir.

Ama sanırım hepimizin aklında baharat denince bir şeyler uyanır.

Tanım itibarıyla baharat, bitkilerin çoğunlukla yaprak, tohum gibi kısımlarının kurutulması, toz haline getirilmesi, ufalanması veya benzeri kimi işlemlerden geçirilmesi ile elde edilen yemek tatlandırıcılarının genel adıdır.

Hemen her mutfakta ismi farklı olmakla beraber mutlaka yemeklere konan bir baharat vardır.

Dünyaya uzakdoğudan yayılan baharatlar, hatta dönemin en önemli ticaret yollarından birine ismini vermiştir.
Söylendiğine göre etlerin bozulmasını engellemek için Hindistan'da kullanılmaya başlanan baharatlar daha sonra yine baharat yolu üzerinden dünya tarafından bilinir olmuşlar.
Dünyada en fazla baharat kullanan mutfaklardan birisi Türk mutfağıdır.Türkiye'de en çok kullanılan baharatlar nane, karabiber, kekik, kimyon, pul biber olarak sayılabilir.
Baharat kullanmak iyidir ve önemlidir ama hangi yemekte hangi baharattan ne kadar kullanılacağını bilmek de sanattır. Yani pirzola pişirirken sehven tarçın koysanız pek bir şeye benzeyeceğini sanmıyorum. Ya da salep pişirip üstüne kimyon koysanız nasıl olur kestiremiyorum.
Haa tarçın demişken, duyduğumda çok şaşırmıştım, sütlü tatlılara neden tarçın konurmuş biliyor musunuz?
Diyetisyene giderken öğrenmiştim, tarçın kan şekerini dengelermiş, mesela süt içerken de üzerine tarçın koymak  da diyette tavsiye edilen bir uygulama. 
O nedenle atalarımız tavuk göğsüne, kazandibine , sütlaca muhallebiye mutlaka tarçın koyarlar.
Bu arada baharatların metabolizma hızını artırdığını ve bu nedenle zayıflamaya yardımcı olduğunu söylemeden geçmek olmaz.
Her neyse, büyükşehir insanları olarak çoğumuz baharatları marketlerden paketlenmiş halde alıyoruz.
Ve de kullanırken yeterince rayihası olmadığını düşünüyoruz. Bunda hem kırmızı bibere katılan kiremit tozu nedeniyle yaşanan etki düşüklüğünden, hem de paketlenip beklerken yaşanan bayatlamadan bahsedebiliriz.
Bu nedenledir ki, taa uzaklardan gelip de ülkelerine götürmek için baharat alan turistler gibi sizlerin de baharatlarınızı Mısır Çarşısından, olmadı evinize en yakın aktardan almanızı tavsiye ederim.

Zaten Mısır Çarşısının kokusu büyülüdür, insan girince çıkmaz istemez. Eğer baharatınızı marketten alırken, olur da beni, dinleyip Mısır Çarşısı ya da aktardan almaya başlarsanız dikkat. Daha önce ne kadar koyuyorsanız o miktarın yarısını koyun. Yetecektir. Aksi takdirde yemeğinizi yenmez hale getirebilirsiniz.
Daha önce yazmıştım,  koruma amaçlı radyoaktif ışın kullanımı en fazla baharatta yapılıyormuş Sırf bu nedenle sizlere kırmızı biberinizi, nanenizi kendiniz kurutun demiştim hatırlarsanız.
Ama benim favori baharatımın ne olduğunu sorarsanız tartışmasız kimyon derim.
Hatta geçenlerde eşime " Koluma kimyon döksem ısırarak yiyesim gelir" dediğimde bana pes demişti.
Sonuç olarak evde yemek yapın mutlaka..
Yaptığınız yemeklere de Allah'ın lütuflarından biri olan baharatlardan koyun. Çekinmeyin. Cesur olun.
Hardalı, zencefili, yenibaharı kucaklayın. Sadece tuzla biberle bu iş gitmez.
Eşimin bir akrabasının çocuğu gibi yoğurtlu çorbada nane görünce " Bu çorbaya böcek düşmüş. " demeyin.
Yazık olur, ayıp olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...