Aslında her günkü gibi bir gündü.
Sabah 07.07 de uyandık, kızlar hazırlanıp okula gitmek için 07.25 te servise bindiler. Ben biraz uyukladım, biraz yazımı yazdım, maillerime baktım, kalktım, hazırlandım, giyindim, çantamı elime aldım ..
Tam kapıya yöneleceğim. Arabamın anahtarı yok. Çantamda, salonda masada ve kapının yanında asılı olan "Fatma'nın eli" (duvar tipi anahtarlığımız)'nde yok.
Çıldıracağım ama bulamıyorum. Paltomun cebine baktım, sehpaya, mutfağa..
Yok, yok, yokkkkk....
Akşam Defne arabaya unuttuğu etaminini almaya inmişti.
Herşeye baştan başlayayım.
Sömestr tatiline girerken, arkadaşımın kızı Duru'ya hediye almaya gittiğimde , çocuklar için hazırlanmış küçük bir etamin ayıcık ve küçücük bir halı tezgahı gördüm.
Duru'ya halı tezgahını, bizim kızlara da küçük etaminden ayıyı aldım.
Defne bundan çok hoşlandı. Eli de yakıştı, tatilde akşamları eline alıp yapıyordu.
Hatta pazar günü arkadaşlara, anneanneye, kuzene filan gideceğimizden, yani yolumuz çok diye, yanına arabaya aldı.
Arabada yapacakmış.
Neyse, pazar akşamı eve geç döndük, o gün farketmedi arabada unuttuğunu minik Ayı Yogi'sini..
Akşam arabaya aramaya indi ve geldi.
Sabah birden jeton düştü. Defne arabadan gelince anahtarı yerine bırakmamıştı, ama nereye koymuştu??
Okulu aradım, çocuklarla gün içinde telefonda görüşmemiz yasak. Durumu anlattım, 10.30 'dan sonra aramamı söylediler.
Ben de ümitsiz, aşağıya indim, arabama uzaktan bakarak, taksiye bindim ve işe doğru yola çıktım. Tam işe varmak üzereyken okuldan telefon geldi. Defne ile konuşmuşlar, lila montunun fermuarlı cebine koyduğunu söylemiş.
Aynı taksiyle geri döndüm eve, taksici beklerken ben de yukarı çıktım, tam kapıyı açıyorum, yine telefon çaldı.
Telefon yine okuldandı. Sorun büyüktü, evet, anahtar lila montun fermuarlı cebindeydi, ama mont da Defne'nin yanında okuldaydı, yaklaşık 20 km ötede..
Akşamüstü işyerinden uzakta toplantım vardı, ama gidip anahtar alma şansım yoktu, kan hakkaten beynime sıçramıştı.
Acaba görünmez kaza denen şey bu muydu?
Akşam eve geç geldim. Beni kapıda bekliyordu, elinde yazdığı ve boyadığı bir kağıt vardı. Üstünde "Canım annem, özür dilerim " yazıyordu.
***
Düşündüm de, etamin gibi el sanatları bazen olumsuz sonuçlara yol açabiliyor, ne dersiniz??
Sabah 07.07 de uyandık, kızlar hazırlanıp okula gitmek için 07.25 te servise bindiler. Ben biraz uyukladım, biraz yazımı yazdım, maillerime baktım, kalktım, hazırlandım, giyindim, çantamı elime aldım ..
Tam kapıya yöneleceğim. Arabamın anahtarı yok. Çantamda, salonda masada ve kapının yanında asılı olan "Fatma'nın eli" (duvar tipi anahtarlığımız)'nde yok.
Çıldıracağım ama bulamıyorum. Paltomun cebine baktım, sehpaya, mutfağa..
Yok, yok, yokkkkk....
Akşam Defne arabaya unuttuğu etaminini almaya inmişti.
Herşeye baştan başlayayım.
Sömestr tatiline girerken, arkadaşımın kızı Duru'ya hediye almaya gittiğimde , çocuklar için hazırlanmış küçük bir etamin ayıcık ve küçücük bir halı tezgahı gördüm.
Duru'ya halı tezgahını, bizim kızlara da küçük etaminden ayıyı aldım.
Defne bundan çok hoşlandı. Eli de yakıştı, tatilde akşamları eline alıp yapıyordu.
Hatta pazar günü arkadaşlara, anneanneye, kuzene filan gideceğimizden, yani yolumuz çok diye, yanına arabaya aldı.
Arabada yapacakmış.
Neyse, pazar akşamı eve geç döndük, o gün farketmedi arabada unuttuğunu minik Ayı Yogi'sini..
Akşam arabaya aramaya indi ve geldi.
Sabah birden jeton düştü. Defne arabadan gelince anahtarı yerine bırakmamıştı, ama nereye koymuştu??
Okulu aradım, çocuklarla gün içinde telefonda görüşmemiz yasak. Durumu anlattım, 10.30 'dan sonra aramamı söylediler.
Ben de ümitsiz, aşağıya indim, arabama uzaktan bakarak, taksiye bindim ve işe doğru yola çıktım. Tam işe varmak üzereyken okuldan telefon geldi. Defne ile konuşmuşlar, lila montunun fermuarlı cebine koyduğunu söylemiş.
Aynı taksiyle geri döndüm eve, taksici beklerken ben de yukarı çıktım, tam kapıyı açıyorum, yine telefon çaldı.
Telefon yine okuldandı. Sorun büyüktü, evet, anahtar lila montun fermuarlı cebindeydi, ama mont da Defne'nin yanında okuldaydı, yaklaşık 20 km ötede..
Akşamüstü işyerinden uzakta toplantım vardı, ama gidip anahtar alma şansım yoktu, kan hakkaten beynime sıçramıştı.
Acaba görünmez kaza denen şey bu muydu?
Akşam eve geç geldim. Beni kapıda bekliyordu, elinde yazdığı ve boyadığı bir kağıt vardı. Üstünde "Canım annem, özür dilerim " yazıyordu.
***
Düşündüm de, etamin gibi el sanatları bazen olumsuz sonuçlara yol açabiliyor, ne dersiniz??
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder