19 Mayıs 2012 Cumartesi

Balina Mı Olmak İstersiniz, Denizkızı Mı?

Nisan ayı içinde bana bir mail geldi. Sanırım çoğunuza da gelmiştir, okumuşsunuzdur.

Yazını tümünü aktarmayacağım ama kısaca özetleyeceğim.

Malum yaz yaklaşınca herkes diyete girer, x diyeti, y diyeti, z diyeti, ne varsa denenir, spora yürüyüşe başlanır, spor salonlarına acilen kaydolunur.
İşte bu dönemin etinden sütünden yününden faydalanmak isteyen Avustralya’da, bir spor salonu, camına bir reklam yapıştırıyor.

Reklamda  zayıf ve bronz tenli bir kadının resmi var ve yanında şöyle yazıyor:

Bu yaz, denizkızı mı olmak istersiniz, yoksa bir balina mı?

Bu soruya yaşlı bir kadının verdiği cevap da aslında hikayenin gerisini oluşturuyor.

Balinalara bir bakalım:

Balinaları arkadaşları asla yalnız bırakmazlar, yunuslar, deniz aslanları..
Aktif bir cinsel yaşamları vardır, hamile kalır, sevimli bebek balinalar doğururlar.
Denizde yüzer, oynarlar.
Balinalar harika şarkı söylerler.
Bazı insanlar dışında, onlara zarar vermek isteyecek tek bir varlık yoktur.
Dünyada herkesin sevdiği, koruduğu ve hayran kaldığı şahane hayvanlardır.




Peki ya denizkızı?

Öncelikle ve en kötüsü, hayatta denizkızı diye birşey yoktur.
Var olsalardı da kimlik karmaşası sebebiyle psikolog kapılarında sıra oluştururlardı. Öyle ya, balıklar mı insanlar mı belli değil.
Cinsel hayatları yoktur. Yanlarına yaklaşan erkekleri öldürüyorlar, nasıl olabilir ki zaten? (siren hikayelerini unutmayalım.)
Hem, iyice bir bakın, kadın olabilmek için gerekli "altyapı" nerede? Mutlak bir tesis yetersizliği mevcut.
E, sonuç olarak aynı tesis yetersizliği nedeniyle çocukları da olmuyor.

Zaten balık kokan bir kadını kim ister ki?



***


Şimdi gelelim hikayenin ana fikrine..

Siz ne olmak istersiniz? 

Benim cevap vermeme çok gerek yok, zaten kilo bakımından hangi safta yer  aldığımı belli etmiş durumdayım :))

Ne yazık ki reklam sektörü, tekstil sektörü, kozmetik sektörü, toplumsal trendler, medya gibi tüm güçler günümüzde  sadece zayıf insanların güzel olduğunu savunuyor .
Ama mesela hiç kimse Meral Okay 'ın (Allah rahmet eylesin), Muazzez Abacı'nın, Yıldırım Gürses'in (ona da A.R.E), Ata Demirer'in, Adele'nin, Oprah Winfrey'in, Jay Leno 'nun şişman olmalarına rağmen ne kadar güzel olduklarından bahsetmiyor.

Aslında yazının orjinali şöyle bitiyor :

"Zamanla kilo alıyoruz; çünkü, kafamıza o kadar çok bilgi yüklüyoruz ki yer kalmıyor ve bedenimizin diğer bölümlerine yerleşmeye başlıyor. Yani, biz kilolu değiliz, inanılmaz kültürlü, eğitimli ve mutluyuz.

Bugünden itibaren, aynaya bakıp da kalçamı gördüğümde, şunu düşüneceğim:

Allah’ım ne kadar da akıllıyım! "


***

Bu tabii ki çok egzecere edilmiş bir yorum. Ama benim yorumum da çok çok farklı değil. Sağlığımızı tehdit etmeyen ve gözü yormayan bir kilomuz oldu sürece dert edecek çok büyük bir sorun yok.


Öyle ya, dışını süslemek ve güzelleştirmek  isterken kafasının içini tamamen ihmal eden insanlardan olmaktansa balina olmayı tercih ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...