Geçen pazar eşimin köyünde dağ bayır yürüyüş yaparken ayak bileğimi fena burktum.
Aslında aynı yerden taaa 11 yaşındayken bir burkmuştum. Aynı yerde yer etti, her sene yeniden yeniden burkuluyor.
Ancak bu defaki gerçekten çok fena oldu. Ben hemen buz koydum, bandajımı sardım. Ama Ben - Gay sürdüm, orda hata etmişim. Ben-Gay ortamı ısıtan bir cins merhemmiş, Voltaren sürmem gerekiyormuş, bu da Allah korusun sizlerin de başına gelirse diye bilginize..
Olayın ertesi günü doktora gittim ve bana birkaç gün istirahat verdi. Üzerine basma dedi. Uzat dedi.
İşyerinde tabureye uzatıp öyle çalıştım.
Ama 5. gün sonunda bana geldiler.
Otur otur nereye kadar. Sabah yürüyüşleri de bitti.
Çok darlandım.
Cuma akşamı işten çıktım eve gittim, aşırı da yağmur yağıyor ama dayanamadım, giyindim yağmurluğu, eşofmanı ve yürüyüşe çıktım yine.
Bu mevsimde yürüyüşün keyfi bir başka oluyor.
Aslında İstanbul gerçekten her mevsim keşfetmek için harika bir şehir.
Nisan gelince önce erguvanlar açmaya başlıyor.
Boğazda bambaşka ama, buralarda , yani Ataköy'de bile inanılmaz güzel.
Benim aslında hayran olduğum ve mevsimi çok kısa olan başka bir bitki var. Mor salkımlar. Mor salkımlar da erguvanlarla eş zamanlı açıyor ve bence hem görsel olarak fark atıyor, çünkü kokusuyla da büyülüyor.
Şu anda dışarı çıksanız, ne yazık ki ikisinin de mevsimi geçtiğinden görme şansınız olamayabilir.
Hepimizin çok bilmediği ama çok özel bir ağaç daha var.
Kırmızı at kestanesi ağacı.
Normalde at kestanesi beyaz açıyor, ama çok nadiren kırmızı açanları var.
Ben Fethi Paşa korusundakileri, eski evimin yakınında Üsküdar Türkan Sabancı Görme Engelliler okulunun bahçesindekileri ve de Ataköy'de 9.kısımda cadde üzerinde olanları her sene aynı dönemde görmeyi seviyorum.
Cuma akşamı yürüyüşte bu defa da güllerin açtığını gördüm. Her renk gül vardı. Beyaz, kırmızı, sarı, sarı-kırmızı, pembe, yavruağzı, ne renk isterseniz.
Üstelik yağmur yağmıştı, yağmur damlaları güllerin üzerinde öyle güzel duruyorlardı ki, benim yürüyüş yine patladı. Resim çekme gezisine dönüştü.
Aslında her gün yanından geçerken atladığımız, göremediğimiz şeylere keşke biraz vakit ayırsak..
Yapmamız gereken şöyle bir durup, etrafa dikkatli bakıp o anın tadını çıkarmak. Vakit varken, görebiliyorken, hala bu güzellikler dünya üzerinde varken..
Haydi , herkes dışarı çıksın...Bari iğde ağaçlarını kaçırmayın , şu an tam onların günleri...Pardon bir de mis kokan yaseminleri..
Aslında aynı yerden taaa 11 yaşındayken bir burkmuştum. Aynı yerde yer etti, her sene yeniden yeniden burkuluyor.
Ancak bu defaki gerçekten çok fena oldu. Ben hemen buz koydum, bandajımı sardım. Ama Ben - Gay sürdüm, orda hata etmişim. Ben-Gay ortamı ısıtan bir cins merhemmiş, Voltaren sürmem gerekiyormuş, bu da Allah korusun sizlerin de başına gelirse diye bilginize..
Olayın ertesi günü doktora gittim ve bana birkaç gün istirahat verdi. Üzerine basma dedi. Uzat dedi.
İşyerinde tabureye uzatıp öyle çalıştım.
Ama 5. gün sonunda bana geldiler.
Otur otur nereye kadar. Sabah yürüyüşleri de bitti.
Çok darlandım.
Cuma akşamı işten çıktım eve gittim, aşırı da yağmur yağıyor ama dayanamadım, giyindim yağmurluğu, eşofmanı ve yürüyüşe çıktım yine.
Bu mevsimde yürüyüşün keyfi bir başka oluyor.
Aslında İstanbul gerçekten her mevsim keşfetmek için harika bir şehir.
Nisan gelince önce erguvanlar açmaya başlıyor.
Boğazda bambaşka ama, buralarda , yani Ataköy'de bile inanılmaz güzel.
Benim aslında hayran olduğum ve mevsimi çok kısa olan başka bir bitki var. Mor salkımlar. Mor salkımlar da erguvanlarla eş zamanlı açıyor ve bence hem görsel olarak fark atıyor, çünkü kokusuyla da büyülüyor.
Şu anda dışarı çıksanız, ne yazık ki ikisinin de mevsimi geçtiğinden görme şansınız olamayabilir.
Hepimizin çok bilmediği ama çok özel bir ağaç daha var.
Kırmızı at kestanesi ağacı.
Normalde at kestanesi beyaz açıyor, ama çok nadiren kırmızı açanları var.
Ben Fethi Paşa korusundakileri, eski evimin yakınında Üsküdar Türkan Sabancı Görme Engelliler okulunun bahçesindekileri ve de Ataköy'de 9.kısımda cadde üzerinde olanları her sene aynı dönemde görmeyi seviyorum.
Cuma akşamı yürüyüşte bu defa da güllerin açtığını gördüm. Her renk gül vardı. Beyaz, kırmızı, sarı, sarı-kırmızı, pembe, yavruağzı, ne renk isterseniz.
Üstelik yağmur yağmıştı, yağmur damlaları güllerin üzerinde öyle güzel duruyorlardı ki, benim yürüyüş yine patladı. Resim çekme gezisine dönüştü.
Aslında her gün yanından geçerken atladığımız, göremediğimiz şeylere keşke biraz vakit ayırsak..
Yapmamız gereken şöyle bir durup, etrafa dikkatli bakıp o anın tadını çıkarmak. Vakit varken, görebiliyorken, hala bu güzellikler dünya üzerinde varken..
Haydi , herkes dışarı çıksın...Bari iğde ağaçlarını kaçırmayın , şu an tam onların günleri...Pardon bir de mis kokan yaseminleri..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder