11 Eylül 2012 Salı

Tuzda Sardalya, Göbek Marul Yatağında Kuzu Haşlama ve Nazar Duası


Geçen yazıda Çanakkale Sardalyasında kalmıştık.

Rahmetli dayım her sene elleriyle kilolarca sardalya alır,iri tuzla bir sıra tuz bir sıra sardalya tuzlar, tenekeye basar ağzını lehimlerdi.

Biz de kışın tuzlanmış sardalyaları bir gece önceden temizleyip sirkeye basıp tuzunu atmasını bekler ertesi gün afiyetle yerdik.

Ama Midilli'de Kalloni Sardalyası diye bir kavram var. O gün tutulmuş en küçük sardalyalar derin bir kaba konuyor ve üstüne çıkacak kadar tuz ekleniyor. 8-10 saat sonra tuzundan ayırılıyor, temizleniyor ve işte harika bir iştah açıcı. Balık tuzun etkisiyle pişiyor ve afiyetle yeniyor.


Eğer İstanbul'da o kadar taze ve küçük sardalya bulabilirsem ben de deneyeyim diyorum.

Mutfaktan bahsedip Petra'daki kadınlar kooperitifinden söz etmemek olmaz.
Hemen çarşı girişinde üst katta yer alan kadınlar kooperatifinde yediğim yemekleri hayatım boyunca unutmam sanırım mümkün olmayacak.

Türk ve Yunan mutfağının çoğu ortak olan harika zeytinyağlı yemeklerinin tümünün en kaliteki şekilde yapıldıklarını düşünün. Ama bir de bunlara peynir ve maydanozla börek içi gibi hazırlanan için kabak çiçeğine doldurulmuş ve zeytinyağından kızarmışını ekleyin. Börekleri filan anlatmıyorum bile..

Ama kendimi anlatmak zorunda olduğum bir yemek var.

Göbek marul yatağında terbiyeli kuzu haşlama..

Adada yetiştirilen kuzu haşlanıyor. Oldukça büyük parçalar halinde..
Sonra yumurta ve limonla yapılan terbiye etin suyuna karıştırılıyor.

Daha sonra kaşık marul bu güzel et suyunda biraz yumuşatılıp tabağın altına koyuluyor üzerine haşlanmış etimiz oturtuluyor ve terbiyeli et suyu da tabağa ekleniyor.

Hayatımda yediğim en güzel yemeklerden biriydi.

Ama evde yapsam becerebilir miyim bilmiyorum. Kooperatifte bizim gibi yemekleri beğenenler evlerinde aynısından yapabilsinler diye kartpostallar basılmış ve arkasına da yemek tarifleri yazılmış. Ben de bu tarifi kartpostalları okumak yoluyla anlatabildim, yoksa nerede bende tadına bakarak nasıl yapıldığını anlayacak beceri.

Örnek olması bakımından 8 kişi, herkes etli bir yemek, ortaya kalamar, ahtapot,börekler zeytinyağlılar, 55 EUR civarında bir hesap ödedik ki, o yemekleri o porsiyon büyüklüğünde ve o lezzette 8 kişi yesek burada herhalde en az 400-500 TL öderdik.

Son gün gelmeden önce Apothikes denen yerleşim yerinde bir yemek yedik. Tabii ki balık. Yine bir aile lokantası, karı koca işletiyorlar, bir kelime bile İngilizce bilmiyorlar, biz de Rumca. Ama kuş dili vücut dili bir şekilde her yerde anlaştık dükkan sahipleriyle..

Kızlardan biri merdivenlerden inerken terliği kaydı düştü ve poposuyla merdivenleri saydı.

Tabii ki canı çok acıdı ve çok ağladı. Hemen buz filan koyduk.

Neyse, bir süre sonra lokantanın sahibi teyze geldi, Rumca birşeyler söyledi, biz anlamadık tabii..

Sonra kızı bir sandalyeye oturttu, kendisi de yanına oturdu, aynı bizler gibi ama kendi dinine göre dua okumaya başladı. Bir taraftan da kızın acıyan yerini okşuyordu. Okudu, okudu ve gitti.

O kadar etkilendim, o kadar hoşuma gitti ki anlatamam.

Bu da hayatımın en güzel anıları arasında yer aldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...