4 Mart 2012 Pazar

Allah Ne Muradın Varsa Doktor Bey...

Nedense birden aklıma geldi bugün.


Hayatımın en acıklı hikayelerinden biridir.
Kızlar yanlış hatırlamıyorsan 22-23 aylık filanlardı.


Bilirsiniz, ikizler geç konuşurlar, zira birbirleriyle konuşmadan anlaşabildikleri için, sizinle komünikasyon kurmak zorunda kalmazlar.
Konuşamıyorlardı daha o aylarında.


Babanneye köye gitmiştik. Tam da domates mevsimiydi. Bizim Defne, domatese bayılıyordu, tarlaya dalıp, dalından koparıp koparıp yiyordu.
Yola çıktık, İstanbul’a dönüyoruz, kız ağlamaya başladı.

Ağladı, ağladı, eve kadar hiç susmadı, endişelenmeye başladık. Gece oldu, kız ağlamaya devam ediyor. Ne yiyor, ne içiyor.
-Narnım, diyor.(Karnım manasında)

Aldık hastaneye götürdük, baktılar, karnında gaz var dediler, bir şey yok dediler, yolladılar.
Eve döndük, durumunda bir değişiklik yok. Sabahı sabah ettik, kız sadece ağlıyor ,”narnım” diyor.



Sabah kendi doktoruna götürdük, kan, idrar, her türlü tahlil yapıldı, ultrasona bakıldı, gerçekten karnında gaz olduğu söylendi, gaz giderici verdiler, yine eve yolladılar.
Ertesi gün, ertesi gün hep aynı geçti. Kız kilo kaybetmeye başlamıştı. Son çare büyük bir üniversite hastanesinin acil servisine gittik. Gece Prof. bile vardı, artık kız kendini muayene ettirmediğinden hafif uyutup muayene edebildiler. Teşhis aynıydı, daha doğrusu yoktu teşhis filan. Bizi yine yolladılar.

En son kendi doktorunun olduğu hastaneye yeniden gittim, 5. gün bitmişti.

Doktor Hanım :
-En iyisi tam teşekküllü bir tıp fakültesine götürün yatırın, her şey olabilir, menenjit vb, ben artık bunun riskini alamayacağım, dedi. Çocuk kucağımda öylece kalakaldım.


Ağlamaklı bir şekilde hastaneden çıkarken içeriye sırt çantalı, spor giyimli ve hafif yanık bir genç adam girdi. Bizim doktor bana seslendi. Meğer içeri giren hastanenin çocuk cerrahıymış. Yıllık izninde olduğundan biz onu hastalığın başından beri görememişiz. Doktorumuz, gelen doktora dosyamızı gösterdi hemen.
Doktor Bey, baktı baktı .”Aklıma tek bir şey geliyor, umarım tahminim doğru çıkar “ dedi.


Çocuğu soydu, poposunu açtı, bir ne görelim, içeride  kocaman bir yarık.
Meğer meleğim günlerdir poposundaki yarıktan dolayı inliyormuş. Büyük insan bile dayanamıyor biliyorsunuz. Popo acıdığından da gazını karnında tutuyor, o nedenle karnı ağrıyormuş.


Doktor sarı bir toz verdi, o tozu sıcak suya döktük, kızı sıcak suya oturttuk ve bitti.
10 dk içinde bitti.

O an neler düşündüğüm size tarif edemem.
Köylü kadınlar gibi doktora “Allah ne muradın varsa versin doktor bey” mi demedim.


“Bu kız, İstanbul’da 10 tane doktor gördü, buna rağmen sorununu bir haftada çözdüler, eğer dağda mezrada olsa acaba ölür müydü “ mü demedim.
Çocuğun hemen iyileşmesine mi sevinmedim.


Neler neler …
O gece yediğim pidenin tadı hep damağımdadır, hayatımda en mutlu yediğim yemekti çünkü,  yanındaki ayranın markasını bile hatırlıyorum.


O zaman  kendi kendime şöyle dua ettim,”Allah'ım, bize verdiğin ömrü çocuklarımıza  ver, çocuklarımıza verdiğin derdi, tasayı, hastalığı da bize..”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...