Nedense birden aklıma geldi bugün.
Hayatımın en acıklı hikayelerinden biridir.
Kızlar yanlış hatırlamıyorsan 22-23 aylık filanlardı.
Bilirsiniz, ikizler geç konuşurlar, zira birbirleriyle
konuşmadan anlaşabildikleri için, sizinle komünikasyon kurmak zorunda
kalmazlar.
Konuşamıyorlardı daha o aylarında.
Babanneye köye gitmiştik. Tam da domates mevsimiydi. Bizim
Defne, domatese bayılıyordu, tarlaya dalıp, dalından koparıp koparıp yiyordu.
Yola çıktık, İstanbul’a dönüyoruz, kız ağlamaya başladı.
Ağladı, ağladı, eve kadar hiç susmadı, endişelenmeye
başladık. Gece oldu, kız ağlamaya devam ediyor. Ne yiyor, ne içiyor.
-Narnım, diyor.(Karnım manasında)
Aldık hastaneye götürdük, baktılar, karnında gaz var dediler,
bir şey yok dediler, yolladılar.
Eve döndük, durumunda bir değişiklik yok. Sabahı sabah ettik,
kız sadece ağlıyor ,”narnım” diyor.
Sabah kendi doktoruna götürdük, kan, idrar, her türlü tahlil
yapıldı, ultrasona bakıldı, gerçekten karnında gaz olduğu söylendi, gaz
giderici verdiler, yine eve yolladılar.
Ertesi gün, ertesi gün hep aynı geçti. Kız kilo kaybetmeye başlamıştı.
Son çare büyük bir üniversite hastanesinin acil servisine gittik. Gece Prof.
bile vardı, artık kız kendini muayene ettirmediğinden hafif uyutup muayene
edebildiler. Teşhis aynıydı, daha doğrusu yoktu teşhis filan. Bizi yine
yolladılar.
En son kendi doktorunun olduğu hastaneye yeniden gittim, 5. gün
bitmişti.
Doktor Hanım :
-En iyisi tam teşekküllü bir tıp fakültesine götürün yatırın,
her şey olabilir, menenjit vb, ben artık bunun riskini alamayacağım, dedi. Çocuk
kucağımda öylece kalakaldım.Doktor Hanım :
Ağlamaklı bir şekilde hastaneden çıkarken içeriye sırt
çantalı, spor giyimli ve hafif yanık bir genç adam girdi. Bizim doktor bana
seslendi. Meğer içeri giren hastanenin çocuk cerrahıymış. Yıllık izninde
olduğundan biz onu hastalığın başından beri görememişiz. Doktorumuz, gelen
doktora dosyamızı gösterdi hemen.
Doktor Bey, baktı baktı .”Aklıma tek bir şey geliyor, umarım
tahminim doğru çıkar “ dedi.
Çocuğu soydu, poposunu açtı, bir ne görelim, içeride kocaman bir yarık.
Meğer meleğim günlerdir poposundaki yarıktan dolayı
inliyormuş. Büyük insan bile dayanamıyor biliyorsunuz. Popo acıdığından da
gazını karnında tutuyor, o nedenle karnı ağrıyormuş.
Doktor sarı bir toz verdi, o tozu sıcak suya döktük, kızı sıcak
suya oturttuk ve bitti.
10 dk içinde bitti.
O an neler düşündüğüm size tarif edemem.
Köylü kadınlar gibi doktora “Allah ne muradın varsa versin
doktor bey” mi demedim.
“Bu kız, İstanbul’da 10 tane doktor gördü, buna rağmen
sorununu bir haftada çözdüler, eğer dağda mezrada olsa acaba ölür müydü “ mü
demedim.
Çocuğun hemen iyileşmesine mi sevinmedim.
Neler neler …
O gece yediğim pidenin tadı hep damağımdadır, hayatımda en
mutlu yediğim yemekti çünkü, yanındaki
ayranın markasını bile hatırlıyorum.
O zaman kendi kendime şöyle dua ettim,”Allah'ım, bize verdiğin ömrü çocuklarımıza ver, çocuklarımıza verdiğin derdi, tasayı, hastalığı da bize..”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder