13 Mart 2012 Salı

Güneş, Kum, Su .. Zaman ve Saat..

Evdeyim, hastayım.Ayakta duramıyorum, yattığım yerden TV seyrediyorum.

Zaman geçmek bilmiyor, uyuyorum, uyanıyorum, sadece 1 saat geçmiş.
O zaman aklıma geldi bu konu. Saatlerle ilgili bir yazı yazayım dedim.

Saat, ilk defa M.Ö. 4000'lerde Mısır'da kullanılmaya başlanmış. Mısırlılar, Güneş'in her gün belirli bir düzende doğup battığını keşfetmiş. Bundan yararlanarak güneş saatini icat etmeyi başarmışlar.


Bu saat çeşidinde dik duran bir cismin güneşin geliş açısına göre oluşturduğu gölge boyuna bakılarak saat hesaplanıyor. Ancak güneş saatinin bir eksikliği olduğunu fark etmişler.. Geceleri güneş olmadığından dolayı çalışamıyormuş. 

Bunun üzerine Antik Mısırlılar kum saati ve su saatini icat etmişler.

Biliyorsunuz, Kum saatleri içine kum doldurulmuş, altı üstü geniş, beli ince, eşit miktarda bir sıvının ya da çok ince taneli bir katının bir delikten geçerken daima aynı zamana ihtiyaç göstereceği ilkesine dayanarak çalışan zaman ölçme aracı..


Akış hızının sabit olmayıp, işlemin toplam süresinin sabit oluşu bu saatlerin dezavantajı..Kum saati, Avrupa’da ilk kez 8. yüzyılda bir papazın buluşuyla kullanılmaya başlanmış..


16. yüzyıldan günümüze bu saatler sürekli zamanı ölçmek için değil, belirli bir sürenin başlangıcını ve bitişini göstermek için kullanılmıştır; kiliselerde dua süresi, gemilerde tayfaların nöbet süresi ya da gemilerin hızlarının belirlenmesi amacıyla da kullanılmış...Ve günümüzde oyun vs. benzeri yerlerde de kullanılmakta..


Su saati ise, suyun düzenli biçimde su miktarının ölçüldüğü bir kabın içine veya kaptan dışarıya akmasına dayanan bir saat türü..


Su saatleri güneş saatleri ile birlikte en eski zaman ölçüm yöntemlerinden biri.. Ne zaman icat edildiği bilinmiyor. Antik Mısır ve Babil'de MÖ 16. yüzyılda kullanıldıkları tespit etmişler. Bazı yazarlar Çin'de MÖ 4000 civarında ortaya çıktığını öne sürmektedir.


Zamanın mekanik olarak ölçülmesi yönündeki ilk adımlar din adamlarından gelmiş. Keşişler dua etmek için kesin saati bilmek zorundaymışlar. İlk mekanik saatler, saati göstermek değil duyurmak üzere yapılmışlardı. Bu saatler birer ağırlığa bağlı olarak çalışıyorlardı ve belirli zaman aralıkları ile gonga vuran tokmaklarla yapılmış.

1500’lerde zembereğin bulunmasıyla, büyük ağırlıklar kalkarak taşınabilir küçük saatler olanaklı hale gelmiş. İlk saatlerde kadran, akrep ve yelkovan bulunmuyormuş.. Okuma yazma oranının düşük olması, saatlere insanların bakıp anlayacağı yazılar koymak yerine çan sesleri konmasını gerektiriyormuş.


Sarkacın bulunmasıyla ilk defa olarak saatlere dakika ve saniye kolları eklenmiş..1670’lerin ortalarında Huygens’in balans yayını geliştirmesi taşınabilir saatlerin gerçek bir cep saati haline getirilebilmesini, yay mekanizmasının bulunması, zamanın hem karada hem de denizde aynı doğrulukta ölçülebilmesini sağlamış.


Ben saatsiz yaşayamayanlardandım. Taa ki birkaç sene öncesine kadar.
Artık ne yazık ki kolumda saatim yok , işteysem bilgisayara, evdeysem fırına ya da TV ye, sokaktaysam da cep telefonuna bakıyorum.


Ama söz vermiştim ben kendime, hani basit yaşayacaktım??

Not : Yukarıdaki resmini gördüğünüz Prag'daki saatin hikayesini vaktiniz olursa araştırıp okumanızı öneririm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...