Kızların samimi arkadaşları bize kalmaya gelecekti.
Sordurdum ne sever diye, balık severmiş. Sevindim, zira ben
de çok severim.
Bakırköy’ e balık pazarına gittim, balık, karides ve midye
dolma aldım. (Temizlenmelerini beklerken arabamı çekmişlerdi ve bu balıklar bana
cezasıyla, çekici parası, otopark parasıyla boğazda yenen balıklardan daha
pahalıya gelmişti ama bu konunun yeri burası değil.)
Eşim o akşam gelememişti, gençler de midye dolmayı görünce
balığı es geçtiler. Yani balığın büyük bölümü ertesi akşama kaldı.
Ertesi akşam eşim de evde olunca ağzımın tadı yerine geldi
tabii, eşimin bir süre önce Saroz kıyılarından getirdiği, uzun zamandır
buzlukta bekleyen ahtapotlar aklıma geldi. Şöyle mükellef bir su ürünleri gecesi yapalım dedim.
Yaş 40, ama ben daha hayatımda hiç pişirmedim ahtapot.
Ahtapot denince aklıma her zaman yıllar önce Palamutbükü’nde
ağaçlar altında yediğim ahtapot salatası gelir, yine yaz olsa da yesek..
Neyse, mecburen internetten
tarif aradım, birkaç çeşit de buldum, hangisi daha pratikse onu yapayım
dedim.
Efendim, biz işin sırrına bilmeden ermişiz. Meğer eskiden dövülerek
yumuşatılan ahtapot, artık buzlukta bekletilerek yumuşatılıyormuş.
En az bir hafta diyordu tarifte, bizimkiler bir aydan
fazladır beklediğinden, böyle yumuşacık
lokum gibi olmuştu derya kuzuları..
Arkasından düdüklüde yarım saat haşladım. Çıkardım. Okuduğum gibi kabuklarını, düğmelerini çeşmede
suyun altında sıyırarak temizledim.
Aslında pişirirken aklımda sadece salatasını yapmak vardı. Limon,
tuz, sızma zeytinyağı, kekik, kırmızı toz biber,kornişon turşu ,tümünü
karıştırarak süper bir salata yaptım. (turşular doğranacak)
Tarifteki kritik nokta kesinlikle tuz koyulmaması
gerektiğiydi. Kendi tuzu kendisine yetiyormuş belirtildiği kadarıyla..
Neyse, eşim de dedi ki, “Tümünü salata yapmayalım, sen
şöyle bir doğramadan bütün bacak bir ızgara, bir tava, bir güzellik yaparsın “dedi.
Tabi bu sorumluluğun altında ezildim ama, mecburdum. Erkeğin kalbine giden
yolun midesinden geçtiği gerçeğini çok önce idrak etmiştim
Sonuç olarak haşlanmış ahtapotların bacaklarını bütün bütün
kesip, tavada tereyağında çevirdim. Off, sofra süper görünüyordu.
Hakikaten, değme bir balık lokantasına gitsek daha zengin bir
soframız olmazdı.
Ahtapot salatasından pek tatma şansım olmadı, zira Defne
nerdeyse tümünü götürdü ama en azından gidiş yolunu öğrendim.
Allahtan çalışan kadınım, bir de ev kadını olsam, her gün
değişik bir tat dener ve en kısa sürede yüz kiloyu bulur muyum acaba?
Bodrum sularına önceki akşamdan saldığın sepeti sabah erkenden çekeceksin, bir bakmışsın ahtapot yakalamışsın.. O ahtapotu eve götürüp mermer merdivenlerine yüz kere vurarak içindeki zehir'i çıkartacaksın.. Onu dilimleyip kızartmayacak, ızgarada bir güzel pişireceksin.. Hem hafif, hem taze, hem de müthiş lezzetli :)
YanıtlaSilCumartesi akşamı bize bir ızgara ahtapot yapsan çatı balkonda?
Sil