Ofisimde beraber çalıştığım
arkadaşlarımdan birinin kardeşi bu akşam evleniyor.
Bir çalışma arkadaşım da bu yaz.
Yani ofiste gelinlik, düdüklü
tencere, gelin başı, düğün salonu konuları en trendy konular şu an..
Yaşı 40 olan ve 15 senelik evli bir
kadın , üstelik kadınlık genlerinin “süslenme, moda trendlerine uygun
giyinme, düğün, nişan, kına gibi sosyal oluşumlardan zevk alma” bölümleriyle
oynanmış biri olarak, sanırım arkadaşlara hayatı zaman zaman zindan ediyorum.
Zira gelinin güzel olmaması ve düğünün
çok beğenilmemesi gerektiğine, evlenirken evin tüm eşyalarının tam olmamasının
doğru olduğuna inanan bir yapım var.
Bence gelin çok güzel olursa
nazar değer..
Düğün güzel olsa ne yazar,olmasa
ne yazar. Önemli olan o salonda geçirilen iki saat değil, sonrasında inşallah beraber geçirilecek
50 yıldır.
Evlenirken tüm eşyalar tam olsun
diye, taraflar tarafından uzun uzun düşünülüp beraber keyifle seçilmeden, sırf
evde olması gerektiği mantığıyla alınan ev eşyalarının fonksiyonel olmayacağını
düşünürüm.
Bu konulara nereden geldik
diyeceksiniz.
Geçen akşam gençlerle sohbet
ediyorduk. Ata Demirer ‘in, Demet Akalın’ın düğünlerinden konuştuk. Aynı anda
Burcu Kara ve Buğra Gülsoy ‘un boşanmalarından da. Daha 10 aylık evlilermiş.
Çok yazık.
Sonra bu hafta Murat Ünalmış ve
Birce Akalay diye bir çift boşanmış. Tanımıyorum ama ikisi de aynı dizide
oynuyorlarmış. Onlar evleneli de henüz
bir yıl olmamış.
Perşembe günü cep telefonuma not
aldım. Kendi kendime, “ünlülerin evlilik kurumunu oyuncağa çevirmesi, pat diye
evlenip, küt diye ayrılması konusunu ilk yazımda işleyeyim bari” dedim.
Ve dün sabah gazeteyi elime
aldığımda ne gördüm sizce?
Daha önce, yani evlendiklerinde
eleştirdiğim ve hatta haklarında yazı da yazdığım çift olan, 1 Temmuz 2011 de
evlenen Ali Taran ve Ayşe Özyılmazel çifti şiddetli geçimsizlik nedeniyle dün tek
celsede boşanmışlar.
Her evlilik özeldir ve mutlaka
kendi içinde bir dinamiği vardır, dolayısıyla onları diğer insanlar gibi yaş
farkı, ölmüş eşi vb gibi şeylerle yargılamak değil niyetim.
Ama neredeyse elimizde olumlu
örnek yok. Tek tek saymak istemiyorum ama 2011-2012 yıllarında boşanan ünlü
sayısı, toplam Cumhuriyet tarihi ünlülerinin boşanma sayısını sollar.
Çünkü bu çiftler, ünlü oldukları
ve hayatlarının büyük bölümünü kameralar önünde yaşadıkları için ayrılıklarını
da, ilişkilerinin sorunlarını da kamera önünde yaşıyorlar.
Anlayamadığım şu :
Zaten bu insanların işleri çok
zor, geceleri gündüzleri yok ..Hayatlarını toplumun önünde yaşıyorlar, rahatça
sokağa çıkıp yürüyemiyorlar ..Bazıları hayranlarını evlilikleri nedeniyle
kaybetmek istemiyor, bazılarına evlilik sorumluluğu zor geliyor. Düzensiz
hayatları ya da yaşadıkları hayatın koşulları eşlerini aldatmaya zemin
hazırlıyor. Bilemiyorum.
Peki neden bu ısrar?
Evlenmek zorundalar mı?
Evlenirken, evlilikten ne bekliyorlarmış?
Evlilik kurumu bu kadar
örselenmeye değer bir kurum mudur?
Birbirlerinin arkalarından
söyledikleri onca laftan dolayı çocuklarına karşı mahcup olmuyorlar mı?
Kendilerinin gençler ve
hayranları için rol model olduklarının farkında değiller mi?
Yoksa bu kişiler için evlilik Kim
Kardashian örneğinde olduğu gibi sadece paralarına para katmak için
kurguladıkları filmin bir parçası mı?
Niyetleri Kim Kardashian
örneğinde olduğu gibi muhteşem bir düğün yapıp, düğün foto ve görüntülerinin
telif haklarını milyon dolarlara satıp, hem kendinin, hem de basketçi eşinin
isimlerinin reklam değerini kat be kat artırıp 72 günde boşanmak mı?
Bilemiyorum, ama artık, halk
tarafından ünlülerin düğün haberinin çıktığı gün boşanma için kronometrenin
çalıştırılmaya başladığını tahmin ediyorum.
Anonim bir düşünür boşanma için
demiş ki : Boşanma sürekli arıza veren trafonun
kaldırılmasıdır. Yerine yenisinin gerekip gerekmediği hususu ise ihtiyaç
duyulan elektrik miktarı ile doğru orantılıdır.
Hayatımızı aydınlatan ışıkların hiç sönmemesi dileğiyle..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder