İşyerinde gerçekten çok samimi olduğum birkaç arkadaşım var. Kendimi çok şanslı hissediyorum.
Bilirsiniz, üniversite hayatından sonra, iş hayatında edinilen arkadaşlara genelde “Çıkar arkadaşlığı”, ”Yüzeysel dost”, “Bugün var yarın yok” filan denir. Ama bu arkadaşlarımla, üstelik farklı şehirlerde yaşamamıza rağmen, dostluğumuz yanı başımdaki bir çok arkadaşımdan daha ileri.
Geçen hafta bu arkadaşlarımdan birisinin, Aslı’nın yaş günüydü.
Diğer üçümüz bir araya geldik. Ne hediye alsak, nasıl ulaştırsak diye düşündük, taşındık, kafamızı yorduk. Sonuçta deniz kıyısında yaşadığı, dalmayı sevdiği, her hafta sonu denize girme şansı da olduğu için, deniz kıyısında giyebileceği bir ayakkabı/terlik almaya karar verdik.
Bu arada, Aslı bundan birkaç ay önce, satışa çıktığı gün promosyonlu uçak biletlerinden almış. Eşiyle birkaç günlük Mardin kaçamağı/yaş günü kutlaması yapmaya karar vermişler.
Aslı Mardin’de gitmeden bir gün önce biz kıvranıyoruz, nasıl ayak numarasını öğreneceğiz diye..Öte yandan Aslı bana soruyor. “Senin Mardin’de bir arkadaşın vardı, onun telefonunu verir misin? Araba kiralayacağım orda, bana yardımı olur mu? Havaalanından şehre taksi ne kadar tutar,biliyor musun? “vb vb
Ben de verdim telefon numaralarını birbirlerine, görücü usulüyle arkadaş olsunlar dedim, aradan çekildim.
Hala Aslı’nın ayakkabı numarasını öğrenemedik bu arada. Ben de Mardin’deki arkadaşım Mustafa’dan rica ettim:
-Şimdi biz sorsak anlar, sen nasıl olsa gün içinde onunla bir çok kez konuşuyorsun, arada da soruver bakalım ayakları kaç numaraymış.
Diğer taraftan yaş gününü kutladık, güzel bir Mardin gezisi olması dileklerimizi ilettik. Ben de laf arasında soruyorum:
-Mustafa sana iyi davranıyor mu? Yardımcı oluyor mu ?
-Valla ayakkabı numaramı bile sordu, ne yapacak bilmiyorum ama, siz onun kanalıyla bir işler çeviriyorsunuz gibi geldi ya, neyse anlarız dedi.
Bende o sırada jeton düştü.
Tabii ki bir iş çevirmeliydik. Ayakkabıya filan gerek yoktu.
***
Daha önce Mardin’e gittiğimde, anneme ve teyzeme telkari adı verilen Mardin’e özgü gümüş el işçiliğinden yapılan broşlar almıştım. Onlar pek kullanmadılar ama, ben çok beğeniyorum. Aklıma bizim Aslı’ya da telkari broş almak geldi.
Hemen yine Mustafa’dan yardım istedim. Bu arada bizim diğer kanka Ömer de kıskançlıktan çatladı.Telkariyi duyunca ”Aslı’ya alınandan karıma da alınacak.” diye tutturdu.
Sağ olsun Mustafa gitti, broş seçti, fotoğraflarını çekti, bana yolladı. Bir tanesi asma yaprağı, diğeri de gül olan iki broş alındı. Bu arada seçim yapılırken hasbelkader dükkanda bulunan ve kendine gümüş almaya gelen hanımefendiye, Mustafa’nın seçiminde ona yardımcı olduğu için teşekkürü borç biliriz.
Asıl heyecanlı kısım sonraki yazıya kaldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder