20 Nisan 2012 Cuma

Gardrobumuzda Bir Jean'imiz Eksik Olsa Yaşamayı Başarabilir Miyiz?


Birkaç hafta önce gazetede bir yazı okudum.
Araya hep keyifli konular girdi. Ben de bu konuyu halının altına süpürdüm. Ama yok, olmuyor, bir şekilde yüzleşmeliyim yeniden, hatta hep beraber yüzleşmeliyiz.
Biliyorsunuz bir süre önce İstanbul Film festivali vardı. Ben izlemedim ama NTV belgesel filmleri kuşağından China Blue filminin konusu beni bir gün filan yemeden içmeden kesti diyebilirim. Üstelik sadece konusunu okuyarak. Hatta ardından Pazar sabahı yapılan keyifli kahvaltı saatinde tüm aileye okutularak.
Film Jasmine’nin hikayesini anlatıyor. Çin’de yaşanan insanlık suçunu..Ve bu suçu işleyenin oradaki fabrikanın sorumlusu kadar aslında bizler, yani daha fazla , daha marka , daha çeşitli giyinmek isteyen bizler olduğunu.
Boğazında düğümlenip kalıyor insanın.
Şu anda Çin’de insanlık tarihinin en büyük göçü yaşanıyor. 130 milyon Çinli, taşı toprağı altın diyerek kırsaldan kentlere taşınıyor. Ve bunun sonucunda köpekler gibi çalışıp saatte 10 kuruş kazanıyorlar.
Jasmine, birçok yaşıtı gibi fason jean üreten bir fabrikada iş buluyor. Fabrika lojmanında 12 kişi bir odada 4.katta kalıyor. Fabrika verdiği yemeğin parasını da maaşından kesiyor bu arada. Aylık geliri tutarsız ama max 60 usd civarında olduğunu söyleyebiliriz.
Çalıştığı fabrikanın lobisinde “Müşteri her zaman bir numaradır” yazıyor. İşte “müşteri odaklı yaklaşım” kavramının, insan haysiyetini ezip geçtiği an.
Bu gayri insanı çalışma şartları dünya kamuoyunda duyuldukça, özellikle büyük markalar, Çin’deki  üretim tesislerini periyodik olarak gönderdikleri müfettişlerde denetliyorlar. Ama müfettişlerin geleceği zaman da belli, soracakları  sorulara verilecek yanıtlar da..Mesela müfettişlere düzenli mola aldıklarına veya kazandıklarının 3 katı kazandıklarına dair yalanlar atıyorlar. Müfettişler de ikna oluyor L
Aslında oradaki çalışma koşulları, bu markaların umurunda bile değil. Ama o müfettişleri yollayarak yaptıkları göya kamuoyunu, ama aslında, para kapıları olan müşterilerinin içlerini rahatlatmak ve daha çok satın almalarını sağlamak.
Buradaki işçiler günde 4 saat uyuyor, bazen uyuyakalmamak için göz kapaklarını alınlarına mandalla tutturuyor.
Biz de o kanla ve acıyla yıkanmış ayakkabılarımızı, pantolonlarımızı, tişörtlerimizi giyip, çantalarımızı elimize alıp, havalı bir şekilde trendy mekanlara , kafelere , restoranlara gidip, utanmadan, sıkılmadan çevremize hava atıyor, hatta o giysilerle , aksesuarlarla statümüzü ilan ediyoruz.
Sadece daha fazla giysimiz olsun, sadece kendimizi daha iyi hissedelim, sadece kendimize mallarımızla statü kazandıralım diye..İhtiyacımız olduğundan değil..
Eminim hepiniz çok büyük bir telefon üreticisinin Tayvan kökenli en büyük tedarikçisindeki çalışanlardan 12 tanesinin, Çin’deki fabrikalarından birinde intihar ettiğini, yine Çin’de  başka bir fabrikada da 300 işçinin fabrika yönetimiyle anlaşamadığından çatıya çıkarak intihar girişiminde bulunduğunu okudunuz.
Sadece kişisel zevklerimiz için Çin’de her birimizin ayrı ayrı bir köle tutması ayıbıyla daha ne kadar yaşayabiliriz ki?

Not : Fotoğraf, Çin’deki bir fabrikanın mesai saati değişimini göstermektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...