Geçen hafta sonu eşim ve onun misafirleriyle yemek yedik. Misafirleri Türkiye’de yaşayan expatlardı.
Yanlarında da kendi çalışma arkadaşları vardı.
Başka bir ülkede yabancı olarak
yaşamak zor. Hele yemek içmek daha da zor.
Eşim sordu “En çok neyi özlüyorsun
ülkende ?” diye..
“Yemeklerimizi” dedi.
Uzakdoğulu olmaları hasebiyle
balık yemeği seviyorlardı. Biz de bu nedenle aslında oldukça iyi tabir edilen
bir balık lokantasındaydık.
-Nasıl ? diye sorduk.
-İstanbul’da o kadar çok balık
lokantasına gittim, üstelik çoğu en iyi restoranlardı. Ama tümü balıkları aynı
şekilde pişiriyorlardı. Hiçbir özgünlük, hiçbir çeşitlilik yok. Aradığım tadı
hiç bulamıyorum.
Dedi.
Yemeğin üstüne kahve içtik. Türk
kahvesi. Bence hayatın anlamlarından biri. Her gün sade bir kahve içmesem,
sanki o günün anlamı olmuyor gibi.
Sonra eşim, o güne kadar hiç
düşünmediğim bir şeyden bahsetti. Aynı balık gibi, yüzyıllardır bu kahveyi aynı şekilde pişirip aynı şekilde ikram ediyoruz.Sonra da bizim tanıttığımız bu mucizeyi birileri gelip bize başka şekilde üç kat fiyata satıyor.
Eve geldikten sonra konuyla
ilgili biraz araştırma yaptım.
Yengeç ve Oğlak dönencesi
arasında tropikal iklime bölgelerde ağırlıklı olarak tarımı yapılmakta. Toprak,
aldığı su, güneşlenme zamanı, nem kahvenin tadını ve aromasını değiştirmekte.
Yavuz Sultan Selim döneminde, 1517'te, Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği
kahveyi İstanbul'a getiriyor.
Kahve, kısa
zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini alıyor..
Şimdi vurucu
yere geldik.
İstanbul'a
gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği Venedik'e taşıyor. Böylece Avrupalılar kahveyle ilk kez 1615'te tanışmış oluyor.
Dikkatinizi
çekerim. Yıl 1615. Hala batı dünyasında kahve yok.
Önceleri
limonata satıcıları tarafından sokaklarda satılan kahve, 1645'te açılan İtalya'nın ilk kahvehanesinde yerini alıyor. Kısa zamanda sayıları hızla
çoğalan bu kahvehaneler de; diğer pek çok ülkede olduğu gibi özellikle
sanatçıların, öğrencilerin ve her kesimden halkın bir araya gelerek sohbet
ettikleri en gözde yerler oluyor. Kahve Paris’e 1643, Londra’ya 1651’de ulaşıyor.
İnsan o
kadar üzülüyor ki, gelip bizden öğrendikleri kahveyi, aşağıda yazacağım 50 farklı
pişirme çeşidiyle pişirip, getirip önümüze koyuyorlar. Biz de (valla itiraf
ediyorum, bazen ben de ) ayran budalası gibi gidip, Türk kahvesine göre fincan
başına en az iki katını verip Starbucks’ta kahve içiyoruz.
İnsanın “helal
olsun” demekten başka elinden bir şey gelmiyor. Biraz da utanarak.
Vizyonsuzluk
böyle bir şey işte..Yapmazsan, yapanların önünde sıra olur, onlara paraları
bayılırsın..
Aşağıda sizlerle
kahve çeşitlerini paylaşmak istiyorum. Şöyle Starbucks’a ya da benzeri havalı
kafelere gittiğinizde rezil olmayın diye söyleyeyim dedim.
Bu iyiliğimi
de unutmayın derim.
- Türk Kahvesi – Telvesi ile servis yapılan tek kahve çeşidi.
- Mırra - Şanlıurfa'ya özgü, birkaç kez demlenerek hazırlanan acı kahve.
- Espresso - Makine ile hazırlanan, koyu kavrulmuş, İtalya'ya özgü bir kahve türü.
- Cappuccino – Espresso ve su buharı ile köpük haline getirilmiş süt eklenen kahve (köpük 2 santim kadar).
- Caffe Lungo – Espresso’nun büyüğü denilebilir. Espresso’nun makinada daha uzun sureyle filtrelenmesidir.
- Caffe Americano – Espresso’nun sıcak su eklenerek yumuşatılmış şekli.
- Caffe Latte – Caffe Lungo’nun uzerine sıcak süt eklenerek hazırlanır. 50% sut 50% kahve olarak yapılır.
- Latte Macchiato – Sicak süt ve süt köpüğünün üzerine Espresso eklenerek yapılır. Temelde diğer tüm sütlü kahvelerden en büyük farkı sütün kahveye değil, kahvenin sütün üzerine eklenerek yapılmasıdır.
- Caffe Macchiato – Espresso’ya süt köpüğü eklenerek hazırlanan kahve.
- Mocha – Latte’ye çikolata tozu veya şeker eklenmesiyle yapılan kahve.
- Viennese – Espresso’ya çikolata ve krema katılarak hazırlanan Viyana usulü kahve.
- Filtre Kahve - Orta kalınlıkla çekilmiş kahvenin bir genellikle bir kağıt filtre yardımıyla filtre edilerek demlenmiş kahve çeşididir.
- French Press - Kalın çekilmiş kahvenin aynı ad verilen bir demleme kapında suyla karıştırılıp ucunda metal bir süzgeç olan pistonla filtre edilerek hazırlanan kahve çeşididir.
- Cafe au lait – Fransızların sütlü filtre kahvesi. Sütü kahvesinden daha fazladır. 1/3 kahve 2/3 sıcak süt.
Çeşit bol. En ucuzu da herhalde, klasik olanıdır.
YanıtlaSilAlıyorlar elimizden birçok şeyi yavaş yavaş. Hadi hayırlısı.
Hatayı baskalarında aramamak lazım.
SilDilara, kahve üzerine söylediklerin çok güzeldi doğrusu... Özellikle çeşitlerini anlattığın son bölüm benim gibi kahve sevenlerin ağzının suyunu akıtmıştır sanırım. Eline ve gönlüne sağlık, afiyet olsun
YanıtlaSilSevenlere afiyet olsun derim.
Sil