27 Haziran 2012 Çarşamba

Anneler Bilirler.. Her şeyi.. Telefonu Da..


Bir haftadır Datça’dayım. Kızlardan biri artık havuzdan mı, yoksa yolda otobüsle gelirken TV seyrederken kullandığı kulaklıktan mı bilmem, orta kulak enfeksiyonu oldu. Antibiyotik filan toparlandı şimdi.

Hafta sonu eşim İzmir’de buluşmayı teklif etti. Hem arkadaşlarla görüşecek hem de birbirimizi görecektik.

Kızın kulağı ağrıyınca baştan biraz bırakıp gitmeye çekindim. Ama anneler her zaman harikalar yaratır bilirsiniz, annem kendisinin ilgilenebileceğini söyleyince ben de bir geceliğine bırakıp İzmir’e gittim.

Gittim gitmesine de, bir taraftan aklım ve gönlüm kızlar ve annemde kaldı. Annem benden daha iyi bakar, ondan şüphem yok, ama kendini paralar ve üzer diye endişelendiğimden sık sık arayıp sormaya çalıştım.

Pazar sabahı aradım, konuştuk fakat öğlen 11 den itibaren ne zaman annemi arasam telefon kapalı.

Bir daha, bir daha hep kapalı.

Evde telefon yok, tek iletişim kaynağı annemin cep telefonu. Kızların da henüz telefonları yok.

Bilirsiniz böyle zamanlarda insanın aklına hep kötü şeyler gelir. Getirmemeye çalışıyorum ama geliyor, sanırım bu da annemden geçen bir özellik.

Neyse, önce aynı yerde tatil yapan arkadaşıma SMS attım. Ondan da cevap yok. İyice kıllanmaya başladım. En son yüzsüzlüğü ele alıp annemin arkadaşını cep telefonundan aradım ve durumu anlattım.

-Merak etme ben şimdi gider bakarım.

Dedi.

Beş dakika sonra annemden telefon geldi. Telefonun şarjı bitmiş. Normal, bitebilir. O da fark edip şarja takmış zaten.

Ama işin garip tarafı, fark ettiği ve şarja taktığı halde,telefonu açma gereği hissetmemiş. Kapalıyken öylece şarja takmış.

Hatta üzerine de ailecek öğlen uykusuna yatmaya karar vermişler.

Annemin arkadaşı sağolsun haber verince bir sorun olmadığını anlayarak rahat ettim.

Annemin telefon hikayeleri ünlüdür.

1997 yılında ilk defa cep telefonum olmuştu. Bir akşam Taksim’de annemle buluşacak ve  AKM de opera bale gibi bir gösteriye gidecektik. Buluşma saatinde bir aksilik oldu ve buluşamadık. Annemde cep telefonu yoktu, ama o bende olduğunu bildiği halde beni aramamıştı ve hatta kalkıp taa Kadıköy’e eve geri dönmüştü.

Ama benim en sevdiğim hikaye şudur. Sevgili koyu Fenerbahçeli kuzenim, eskiden ilk fırsatta herkesin cep telefonunu alır ve zilini Fenerbahçe marşına çevirirdi.

Bir gün annemin telefonunu da ele geçirmiş ve anneme haber vermeden zilini Fenerbahçe marşına çevirmiş.

Annem muayene olmak için Marmara Üniversitesine gitmiş, sırasını beklerken bangır bangır bir Fenerbahçe marşı başlamış. Annem de kendi kendine “Ne saygısız insanlar var, hastane ortamında telefon hem bas bas bağırıyor, hem de açmıyorlar” diye söylenmiş. Telefon bir daha bir daha çalınca yanında oturan diğer bekleyenlerden biri “Teyzecim sizin telefonunuz çalıyor, açsanıza ” deyince annem çok utanmış.

Bu anne–çocuk telefon hikayeleri hiç bitmez. Çocuğunu “Nerde kaldın, bu saatte eğlence mi olur?” diyen annenin aslında o anda canlı fasıl çalan bir  gece klübünde olduğunu öğrenebildiğimiz, telefonu kapattım sanıp kapatmadan, az önce konuştuğu kişinin dedikodusunun yanındakine yapmaya başlayan ve telefon kapanmadığından dedikodusu yapılan kişinin duyabildiği bir dönemde yaşıyoruz. Genç aşıklar gibi Whatsapp'tan babalarıyla sabahtan akşama mesajlaşan anneleri olduğunu anlatanlar var.


Ama ne olursa olsun, anneler bilirler, anneler öğrenirler, telefonu da, bilgisayarı da, her şeyi..Anneler her zaman çok tatlıdır.

Allah onları başımızdan eksik etmesin.

Not : Fotoğraftaki kişi annem değildir, annem o fotoğraftaki hanımefendiden 15 yaş daha genç olmakla beraber annemin kendi  fotoğrafını burada kullanmak istemediğimden internetten bulduğum bir başka fotoğrafı kullanmaktayım. İlgililere duyurulur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...