Birkaç gündür Datça’da annemin yanındayım. Burası bir
devremülk. Annem yaklaşık 20 senedir her yıl geliyor, bu nedenle çok fazla eşi
dostu var.
Geçen hafta kandildi biliyorsunuz. İnsanımız her yerde
insan, tatil yeri deniz güneş dememişler, kalkıp aşure yapıp kandilde
birbirlerine aşure dağıtmışlar.
***
Bundan birkaç sene önce eşimin işyerindeki
arkadaşlarıyla Garaj İstanbul’da bir izlenceye gitmiştik.
Tiyatro diyemiyorum, müzik gösterisi diyemiyorum, adını
ne koyacağımı bilemiyorum.
Adı “aşura “ idi.
***
Kızlar doğduğundan beri yani 10 senedir, evimizde
Muharrem ayında mutlaka pişen bir şeydir aşure. Daha önce hiç pişmezdi. Ama
kızlar doğunca herkes “Kızı olan aşure yapmalı, yoksa kızların bereketsiz olur
“ deyince, biz de her sene yapmaya başladık.
Hiç üzerinde düşündünüz mü?
Nedir aşure?
Hepimiz en basit haliyle aşureyi Nuh Tufanında, elde
kalan tüm yiyecek artıklarıyla pişirilen tatlı yiyecek diye hatırlar ve biliriz
değil mi?
Ama aslında bu yiyecek tüm inanışlarda yerini alan
özel bir yiyecek.
Aşure, (Aşura) Arapça'da 10 manasına gelen "aşara" kelimesinden türemiştir. Sözcüğün Sami diller arasında ortak bir sözcük olduğu
düşünülmektedir. Sevgili Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin ve beraberindeki 72 kişi hicri 61'de
Muharrem'in onuncu gününde, Kerbela'da Yezid'in ordusunca
katledilmiştir.
Bunun dışında Aşure Günü'nde gerçekleştiğine
inanılan dini açıdan önemli bazı rivayetler bulunmaktadır. Bunlar;
Hz.Adem'in
işlediği günahtan sonra tövbesinin kabul edilmesi,
Hz İdris'in
diri olarak göğe yükseltilmesi,
Hz Nuh'un gemisinin tufandan
kurtulması,
Hz İbrahim'in
ateşte yanmaması,
Hz Yakup'un oğlu Hz Yusuf'a kavuşması,
Hz Eyyub’un hastalıklarının
iyileşmesi,
Hz Musa'nın Kızıldeniz'den
geçip halkını Firavun'dan kurtarması,
Hz Yunus'un balığın karnından
çıkması,
Hz İsa'nın doğumu ve ölümden
kurtarılıp göğe yükseltilmesidir.
Size az önce bahsettiğim ve yıllar önce gittiğim Aşura
izlencesinin hikayesi ise şöyle :
Oyunun
yaratıcıları “Ashura”’yı , yüzlerce yıldır Anadolu topraklarında “homojen” bir
toplum yaratma adına zorunlu göçe maruz kalan ve oradan oraya savrulan
insanların dillerini ve dinleri olarak tanımlıyor. Bu insanların göç
yollarında, 12 dilde söylediği 25 şarkı da oyunda yer alıyor.
Ashura'nın müzikli
kumpanyası,göçe zorlanan bütün insanların dilinde türküler, öyküler, anlar
getiriyor sahneye: Türkçe, Arapça, Ermenice, Lazca, Yunanca, Rumca, Süryanice,
Kürtçe, Pontus, Sefarad dilinde türküler, ilahiler ve ağıtlar yakılıyor.
"Bizim ashura"
diyorlar, "yüzlerce yıldır yok edilen 'ötekiler' için yazılan bir taziye.
Yüzlerce yılda oluşan sözlü bir miras ile resmi tarih bilgisinin müzik-tiyatro
tanımı içinde yeniden sorgulanması."
Bana sorarsanız , çok
beğendiğim bir gösteri olmadı, bence bu günde üzülecek kadar sevinilecek de çok
güzel olaylar gerçekleşmiş. Düşünsenize, Nuh Tufanı bitmeseydi bizler
olmayacaktık. Ya da Hz Musa ‘nın mucizesi gibi olaylar bu güne denk gelmiş.
Aslında hayat da böyle değil
mi zaten , bardağa neresinden baktığınıza göre değişmiyor mu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder