Son dönemde Türkiye'de de çok güzel sergiler oluyor.
Van Gogh, Rambrant, Dali son dönemdeki en etkileyici sergilerdi İstanbullular için.
Şu anda halen devam eden, Leonardo da Vinci, Michelangelo ve Rafael sergisi var. Herkese Tophane-i Amire'ye gidip bu sergiyi görmelerini tavsiye ediyorum.(ben henüz gidemedim ama en kısa zamanda gideceğim)
Aslında gelmek istediğim nokta başka.
Yurtdışına çıkınca müzeleri de elden geldiğince görmeye çalışıyorum. En son Gustav Klimt sergisini gezdik eşimle. Zaten kısmen tanıdığım bir sanatçıydı, bu nedenle keyifle gezdim. Ama aynı sergide onunla beraber çağdaşları da vardı. Ve ben aslında bu sanatçıların hiçbirini tanımıyordum.
Türkiye'de 2009 yılında yapılan ve benim farketmeyip kaçırdığım Hermann Nitsch sergisini bu vesileyle gezme fırsatım oldu.
Sergi müzeler bölgesinde Leopold Binasındaydı. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, içeri giren ben ile dışarı çıkan ben aynı kişi değildik.
Düpedüz dumur oldum ben.
Hermann Nitsch adındaki bu sanatçı, 1938 yılında Viyana'da doğmuş. Çalışmaları hayli farklı ve enteresan. Ben ilk etapta seyrettiğim kısa filmde, neler olduğunu anlayamadım.
Kendisinin çalışmaları kan, hayvan kadavrası ve insan bedeninin bir kompozisyonundan oluşuyor. Sadece resim olarak düşünmeyin. Hayvan kanı ve kırmızı boya karışımıyla yapılan resimler ve bu resimlerin eskizleri de var.
Ama aslında çalışmalar bir ayin, bir ritüel gibi.Zaten adına performans denilmiş.
Bu ritüellerde hayvanlar gerçekten, insanlar da sembolik olarak kurban veriliyor.
Birkaç gün süren ve yüzlerce kez gerçekleştirilen bu performanslarda kanlar içinde debeleniliyor, kan içiliyor, dans ediliyor ve hatta cinsel ilişkide bulunuluyor. Çıplak insan bedenlerine hayvanın beyni, kalbi, ciğeri yapıştırılarak kompozisyonlar yaratılıyor.
Amaç çeşitli dinler ve şiddet arasındaki ilişkiyi sorgulamak, insanların içgüdülerini dışa vurmasını sağlamakmış.
Performansların çoğu Prinzendorf Sarayı'nda gerçekleştirmiş. Kendisinin atölyesi burası ve takipçileri ve öğrencileriyle burada çalışıyor. Görüntü çok vahşi. Ben sanatla bağdaştıramadım. Nitsche bu performansları nedeniyle bir kaç kez tutuklanmış.
Bir süreliğine İtalya'ya girmesi yasaklanmış. Sanatının politik olmadığını söylüyor. Felsefe boyutunda olduğunu ifade ediyor.
Yapılan video çekimleri, çekilen fotoğraflar ve resimler eskizler projenin bütününü oluşturuyor.
Performansa katılan insanlar bende çok fazla uyuşturucu almış, kendinden geçmiş ya da beyinleri yıkanmış insanlar duygusu yarattı. Aslında muhtemelen değiller ama dediğim gibi bende uyanan duygu bunlar.
Ben sanat konusunda bilgili biri değilim. Resimleri vb eleştirmek de bana düşmez. Ama ben şahsen izlerken huzursuz oldum, rahatsız oldum.
En genel ifadeyle sanatın tanımının yaratıcılığın ve hayalgücünün dışavurumu olmasından yola çıkarsak, ben burada hayalgücü göremedim. Her şey o kadar net ve göze sokuluyor ki, bir daha sakatat (ki çok severim) yiyemeyecekmişim gibi geldi.
Ama yaratıcılık derseniz , resimler değil ama konsept yaratıcı ..Düşünsenize 40 sene sonra benim gibi cahil birine bile konuyla ilgili yeni bir yazı yazdırabiliyorsa, yaratıcı olduğunu kabul etmemiz lazım.
Siz de lütfen inceleyin resimleri ..Siz ne düşüneceksiniz merak ediyorum.
Van Gogh, Rambrant, Dali son dönemdeki en etkileyici sergilerdi İstanbullular için.
Şu anda halen devam eden, Leonardo da Vinci, Michelangelo ve Rafael sergisi var. Herkese Tophane-i Amire'ye gidip bu sergiyi görmelerini tavsiye ediyorum.(ben henüz gidemedim ama en kısa zamanda gideceğim)
Aslında gelmek istediğim nokta başka.
Yurtdışına çıkınca müzeleri de elden geldiğince görmeye çalışıyorum. En son Gustav Klimt sergisini gezdik eşimle. Zaten kısmen tanıdığım bir sanatçıydı, bu nedenle keyifle gezdim. Ama aynı sergide onunla beraber çağdaşları da vardı. Ve ben aslında bu sanatçıların hiçbirini tanımıyordum.
Türkiye'de 2009 yılında yapılan ve benim farketmeyip kaçırdığım Hermann Nitsch sergisini bu vesileyle gezme fırsatım oldu.
Sergi müzeler bölgesinde Leopold Binasındaydı. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, içeri giren ben ile dışarı çıkan ben aynı kişi değildik.
Düpedüz dumur oldum ben.
Hermann Nitsch adındaki bu sanatçı, 1938 yılında Viyana'da doğmuş. Çalışmaları hayli farklı ve enteresan. Ben ilk etapta seyrettiğim kısa filmde, neler olduğunu anlayamadım.
Kendisinin çalışmaları kan, hayvan kadavrası ve insan bedeninin bir kompozisyonundan oluşuyor. Sadece resim olarak düşünmeyin. Hayvan kanı ve kırmızı boya karışımıyla yapılan resimler ve bu resimlerin eskizleri de var.
Ama aslında çalışmalar bir ayin, bir ritüel gibi.Zaten adına performans denilmiş.
Bu ritüellerde hayvanlar gerçekten, insanlar da sembolik olarak kurban veriliyor.
Birkaç gün süren ve yüzlerce kez gerçekleştirilen bu performanslarda kanlar içinde debeleniliyor, kan içiliyor, dans ediliyor ve hatta cinsel ilişkide bulunuluyor. Çıplak insan bedenlerine hayvanın beyni, kalbi, ciğeri yapıştırılarak kompozisyonlar yaratılıyor.
Amaç çeşitli dinler ve şiddet arasındaki ilişkiyi sorgulamak, insanların içgüdülerini dışa vurmasını sağlamakmış.
Performansların çoğu Prinzendorf Sarayı'nda gerçekleştirmiş. Kendisinin atölyesi burası ve takipçileri ve öğrencileriyle burada çalışıyor. Görüntü çok vahşi. Ben sanatla bağdaştıramadım. Nitsche bu performansları nedeniyle bir kaç kez tutuklanmış.
Bir süreliğine İtalya'ya girmesi yasaklanmış. Sanatının politik olmadığını söylüyor. Felsefe boyutunda olduğunu ifade ediyor.
Yapılan video çekimleri, çekilen fotoğraflar ve resimler eskizler projenin bütününü oluşturuyor.
Performansa katılan insanlar bende çok fazla uyuşturucu almış, kendinden geçmiş ya da beyinleri yıkanmış insanlar duygusu yarattı. Aslında muhtemelen değiller ama dediğim gibi bende uyanan duygu bunlar.
Ben sanat konusunda bilgili biri değilim. Resimleri vb eleştirmek de bana düşmez. Ama ben şahsen izlerken huzursuz oldum, rahatsız oldum.
En genel ifadeyle sanatın tanımının yaratıcılığın ve hayalgücünün dışavurumu olmasından yola çıkarsak, ben burada hayalgücü göremedim. Her şey o kadar net ve göze sokuluyor ki, bir daha sakatat (ki çok severim) yiyemeyecekmişim gibi geldi.
Ama yaratıcılık derseniz , resimler değil ama konsept yaratıcı ..Düşünsenize 40 sene sonra benim gibi cahil birine bile konuyla ilgili yeni bir yazı yazdırabiliyorsa, yaratıcı olduğunu kabul etmemiz lazım.
Siz de lütfen inceleyin resimleri ..Siz ne düşüneceksiniz merak ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder