Kızlar birkaç gündür köyde, babaanne ve dedelerinin
yanındalar.
Eşim de bu sabah, arkadaşlarıyla birlikte tekneyle Prens Adalarına gitti, geceleyin de gelmeyecek, "Eşlerini, çocuklarını bırakıp eğlenmeye giden
erkeği Allah çarpar" dedim ama, dinlemedi, Allah hepsinin sonlarını hayır etsin.
En son aynı ekip aynı tekneyle Tirilye’ye gitmişlerdi,
geldiğinde eşimi tanımayamadım. Zira bulantı ve kusma nedeniyle eve geldiğinde
Jim Carrey’in The Musk filmindeki yeşil rengi gibiydi.
Neyse mevzu bu değil, çocuklar ve eşim yok ve evde
yalnızım.
Çok keyifli.
Bütün sene çocuklar, iş arkadaşları, müşteriler, çok
kalabalık bir hayattan sonra iyi geldi.
Sabah erken kalkıp eşimi geçirdikten sonra blogumla
ilgili yapmam gereken birkaç şey vardı, onlarla ilgilendim, yazmakta olduğum
çocuk kitabına biraz baktım, bilgisayarı kapattım çünkü yazamadım, kitap okudum, duş aldım,
yani canım ne isterse onu yaptım.
Öğlen oldu.
Karnım acıktı, buzdolabına baktım, Allah’a şükür
birkaç çeşit yemek var. Ama canım hiçbirini yemek istemedi. Hava yaz ve
sıcak, insanın tencere yemeği yiyesi gelmiyor, ya da sorun bende..
Yazmaya başlayınca kelimelerin kendi kendine gelmeye
başlaması gibi, yemek düşünmeye başlayınca da sanki 40 yıldır
her gün yaptığım bir yemekmişçesine, aklıma bir tarif düştü, hiç oyalanmadan kalktım
mutfağa gittim.
Bu aralar yaratıcılık yanımı geliştirmek için kendime
her fırsatı tanıyorum, bunu da aynı proje kapsamında değerlendirdim.
Dün akşam teyzemin verdiği ruşeymli ve doğal hali bile
çok lezzetli olan ekmekten bir dilim aldım ve ufaladım. Kırıntılar haline
gelince bir tavaya koydum. Eşimin Gökçeada’dan hediye getirdiği doğal
zeytinyağından üzerine az biraz ekledim, ateşi yaktım ve kızartmak demeyelim
ama, kavurdum. Amaç kıtır kıtır olmalarını sağlamaktı.
Kıtır kıtır olunca yakmadan altını kapattım.
Bir kasede 2 yumurta, kekik, pul biber,
karabiber, kimyon ve tuzu çırptım. Elde ettiğim karşımı, tavanın altını yakarak
kıtır ekmeklerin üzerine ekledim.
Çok çabuk pişti, sanırım zaten tava sıcak olduğundan.
Hemen bir servis tabağına aldım, yanına da bir fincan
çay, süper oldu.
Keyifle mideye indirdikten sonra, meraktan gerçekten bu
tip tarif var mı diye internetten baktım.
İnternette bunu andıran tarifler var, bayat ekmek
kullanılmış, bayat ekmekler rondodan geçirilmiş, içine peynir, sosis, zeytin, süt
ve sucuk da eklenmiş.
Yani bu kadar çeşitli ve lezzetli malzeme eklendikten
sonra güzel olmaması zaten imkansız, kendine güvenen, benimki gibi mütevazi
malzemelerle o eşsiz tadı yakalasın bakalım..
Sonuçta karnım doydu, ama bu yemek projesi hayattan bambaşka bir ders çıkarmamı sağladı.
Yaratıcı olmak hiç de kolay bir şey değil, etrafta
senden daha akıllı, senden daha önce düşünmüş, hatta senden daha önce denemiş insanlar mutlaka var.
Daha çok düşünmeli, daha detaylı araştırmalısın ki ilk
sen olasın, ilk sen yapasın.Ya da yapılanı daha iyi yapasın.
Not : Bu aralar yeni bir iş fikri üretebilmek için
yaratıcılığımı zorlamaya çalıştığım çok mu belli oluyor?
arada kafa dinlemeye ve canımız ne çekerse yapıp yemeye hakkımız var...siz de bu hakkı iyi kullanmışsınız.sizi izlemeye aldım.bende beklerim efendim.sevgiyle kalınız...
YanıtlaSilİlginiz için teşekkür ederim, ben internet olmasa aç kalacak kadar yemek yapmayı bilmem, ama tarif olunca da cesurumdur, herşeyi denerim, sitenizden çok faydalanacağınızdan eminim.Sevgiler..
YanıtlaSil