Perşembe
sabahı köye geldim. Kızlardan biri zaten buradaydı, ben de eğitim bitince diğer
kızla birlikte soluğu köyde aldım.
Günler benim
için Köy Gelini Olmaya Giriş 101 dersi şeklinde geçiyor.
Yıllardır
çalışan ve zamanı çok kısıtlı olan biri olduğumdan hafta sonu köye kaçar gibi
gelir giderdim. Şimdi bol bol boş ve hatta hafta içi de vaktim olduğundan
yıllardır yapmadığım ve hatta yapmayı bilmediğim şeyleri deneme fırsatım oldu
bu birkaç günde.
Mesela daha geldiğim
gibi dalında olan ve değerlendirilmezse ziyan olacak domates gerçeği ile karşı
karşıya kaldım.
Domatesler
toplandı ki yaklaşık 20 kilo kadardılar, hepsini küçük küçük doğradım.
Ardından
doğranmış domatesleri temiz bir çuvala doldurduk, üzerine de bir kova su
koyduk. (Ağırlık yapsın diye) Domatesler yavaş yavaş sularını dışarı bırakmaya
başladılar.
O gece sabaha
kadar domatesler öylece bekledi. Çuvalın dışına ve domateslerin arasına kaya
tuzu attık. Böylece yaklaşmak isteyen böcek ve karıncaları engelledik. Sabah
etraf kan gölüne dönmüştü..
Sabah domatesleri
kıyma makinesi mantığıyla çalışan bir salça makinesinden geçirdik.
Kabukları, çekirdekleri
dışarıda kaldı, etli kısımları da altta. Sonra büyük yoğurt kaplarına
doldurduğumuz salça müsveddelerini güneşin alnına geniş tahtalara tahta kaşıkla
yaydık. Kurumadan salça olamayacaklardı.
Saatte bir sık
sık gidip karıştırdık. Böylece buharlaşmayı artırarak kurumayı
çabuklaştırıyorduk.
Gece
topladığımız salçaları ertesi sabah yeniden yaydık. Yine sık sık karıştırmaya
devam ettik. 2. günün sonunda salçalarımız olmuştu. Boş kavanozlara
aktardığımız salçaları bıraktık ve başka limanlara yelken açtık.
Aynı şekilde
dalında büyüyen ve hemen kullanılmazsa ziyan olacak patlıcanlar bizi
bekliyordu.
İlk görüşte
biraz korktum. Yaklaşık 50 adet patlıcan ameliyat edilmek üzere önüme konmuştu.
Hepsini ikiye
böldüm. Çok şişman olanlarını kenara ayırdım.
Sonra kabak oyacağı
ile oydum hepsini. Sonra da kocaman bir yorgan iğnesiyle patlıcanları ipe dizip kurumak üzere astım. Yaklaşık yarım günümü alan bu operasyonun sonucunda ellerim de simsiyah boyanmıştı. Ama değer, zira kışın soğuk günlerinde bol sumaklı ve
etli kuru patlıcan dolması yapmayı Allah kısmet ederse, geriye dönüp “İyi ki oymuşum
şu patlıcanları” diyeceğim.
Aslında amacım yazıyı yemek tarifi yazısına çevirmek
değil ama, diyeceklerim ne yazık ki devamı bir sonraki yazıya kaldı.
Bir gün kısmet olursa bende deniycem salça yapmayı ama İstanbul da olmuyo ancak köye gidince inşallah.Patlican oyduğunuza hiç pişman olmayacaksınız eminim biz Gaziantepli ler severek yapıp yeriz her yıl.Size de afiyet olsun,bize de beklerim
YanıtlaSilSevgiler
Kışın pişirirken sizden gercek tarifi almak isterim açıkçası..
YanıtlaSil