Eğer ortalama Türk insanı iseniz, kadın ya da erkek farketmez, mutlaka bir gün, bir kere yemek yapmışsınız ve kaçınılmaz olarak bu konuyla yüzyüze gelmişsinizdir.
Yaptığınız yemek eğer Türk yemeği ise mutlaka başta birkaç ritüeli gerçekleştirmeniz lazımdır.
Evet, bildiniz..
Soğan ve domatesın kavrulması işlemi..
Ben size bugün bu kavurma işlemi nasıl yapılır, tabii ki onu anlatmayacağım.
Ben size bugün kavrulmuş soğan kokusunu psikolojik ve sosyolojik açıdan incelemeye çalışacağım.
Buyurun.
Genç ya da çocuksunuz. Akşam okuldan geldiniz. Evde yemek pişirildiyse mutlaka eve bir kavrulmuş soğan kokusu sinmiştir. Anneniz size yemek yapmıştır. Yemeğe soğanı doğramış, şöyle bir yağda kavurmuştur. Soğanlar saydamlaşmaya başlayınca hemen üzerine eğer yaz ise domates, kış ise salça ya da yazdan hazırladığı domates sosunu koymuştur.
Eğer kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek ya da ıspanak, semizotu ya da eğer o günlerde ailenin koşulları uygunsa ve et pişiriliyorsa, ardından o malzeme tencereye eklenir.
Farkında mısınız, pişirdiğiniz ne olursa olsun, Türk yemeğinin bazı soğandır, domatestir.
Evi kaplayan soğan domates kokusu aslında evi kaplayan bir huzur kokusudur, düzenin kokusudur. Aile olmanın kokusudur. Evde sizi seven birilerinin olduğunu ve sizi düşünerek size yemek hazırladığını anlatır.
Eğer şartlar iyi gittiyse ve üniversiteyi kazandıysanız, evden uzaktaysanız, işte o zaman anlarsınız o kokunun değerini.
Akşam eve geldiğinde koku filan yoktur. Siz en fazla o akşam makarna haşlarsınız, ya da hazır çorba pişirirsiniz. Her iki durumda da yemeğe soğan domates koymazsınız. O koku yoktur. Eksiktir evde.
Apartmana girince belki karşı komşunuz, belki üst kattaki teyze yemek yapmıştır. Apartman soğan kokmuştur. İşte o zaman anlarsınız. Eve gidip annenize sarılmak istersiniz. Onun ellerine sinmiş kokuyu duymak istersiniz. İşte o soğan kokusu anne olmanın kokusudur. Annelerin eli soğan kokar.
Eğer sevgiliniz gerçekten aileniz olduysa, o zaman onunla da duyarsınız sevginin kokusunu. Artık sizi seven biri daha vardır evde..Bu ona işarettir.
Kavrulmuş soğan kokusu iştah açar, midenizi kazıtır. Bir tek migreni olanların bu kokunun migreni tetiklediğini söylediklerini biliyorum, onlar için gerçekten üzgünüm.
Eğer yurt dışında yaşama deneyiminiz olduysa, bu kokuyu duyma şansınız yoktur mesela..
Orada yemekler haşlanır, ızgarada buharda pişirilir. Tencere yemeği diye bir şey yoktur.
Bir arkadaşımın üniversite yıllarında Au pair olarak gittiği İngiltere'de, kaldığı evde kuru fasulye pişirince ev halkının dumur olduğunu anlattığını hatırlıyorum. Ev halkı yemeği o kadar sevmiş ki, onlar da aile dostlarını eve misafirliğe çağırıp arkadaşıma yeniden kuru fasulye yaptırmışlar..
Oturduğumuz sitede genelde ev hanımlarının evde yardımcıları olmasına rağmen ev yemeği yapmadığını anlıyorum. Bütün gün vızır vızır motorsikletli pizzacılar, kebapçılar, lahmacuncular geliyor gidiyor apartmana.
Siz siz olun çekinmeyin sevdiklerinize yemek pişirmeye..Sorunları taşımayın sofranıza..O sofrada mutluluk ve kahkaha olsun..
İleride çocuklarınız sizi telefonla sipariş veren bir anne olarak mı hatırlasın istersiniz?
Yaptığınız yemek eğer Türk yemeği ise mutlaka başta birkaç ritüeli gerçekleştirmeniz lazımdır.
Evet, bildiniz..
Soğan ve domatesın kavrulması işlemi..
Ben size bugün bu kavurma işlemi nasıl yapılır, tabii ki onu anlatmayacağım.
Ben size bugün kavrulmuş soğan kokusunu psikolojik ve sosyolojik açıdan incelemeye çalışacağım.
Buyurun.
Genç ya da çocuksunuz. Akşam okuldan geldiniz. Evde yemek pişirildiyse mutlaka eve bir kavrulmuş soğan kokusu sinmiştir. Anneniz size yemek yapmıştır. Yemeğe soğanı doğramış, şöyle bir yağda kavurmuştur. Soğanlar saydamlaşmaya başlayınca hemen üzerine eğer yaz ise domates, kış ise salça ya da yazdan hazırladığı domates sosunu koymuştur.
Eğer kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek ya da ıspanak, semizotu ya da eğer o günlerde ailenin koşulları uygunsa ve et pişiriliyorsa, ardından o malzeme tencereye eklenir.
Farkında mısınız, pişirdiğiniz ne olursa olsun, Türk yemeğinin bazı soğandır, domatestir.
Evi kaplayan soğan domates kokusu aslında evi kaplayan bir huzur kokusudur, düzenin kokusudur. Aile olmanın kokusudur. Evde sizi seven birilerinin olduğunu ve sizi düşünerek size yemek hazırladığını anlatır.
Eğer şartlar iyi gittiyse ve üniversiteyi kazandıysanız, evden uzaktaysanız, işte o zaman anlarsınız o kokunun değerini.
Akşam eve geldiğinde koku filan yoktur. Siz en fazla o akşam makarna haşlarsınız, ya da hazır çorba pişirirsiniz. Her iki durumda da yemeğe soğan domates koymazsınız. O koku yoktur. Eksiktir evde.
Apartmana girince belki karşı komşunuz, belki üst kattaki teyze yemek yapmıştır. Apartman soğan kokmuştur. İşte o zaman anlarsınız. Eve gidip annenize sarılmak istersiniz. Onun ellerine sinmiş kokuyu duymak istersiniz. İşte o soğan kokusu anne olmanın kokusudur. Annelerin eli soğan kokar.
Eğer sevgiliniz gerçekten aileniz olduysa, o zaman onunla da duyarsınız sevginin kokusunu. Artık sizi seven biri daha vardır evde..Bu ona işarettir.
Kavrulmuş soğan kokusu iştah açar, midenizi kazıtır. Bir tek migreni olanların bu kokunun migreni tetiklediğini söylediklerini biliyorum, onlar için gerçekten üzgünüm.
Eğer yurt dışında yaşama deneyiminiz olduysa, bu kokuyu duyma şansınız yoktur mesela..
Orada yemekler haşlanır, ızgarada buharda pişirilir. Tencere yemeği diye bir şey yoktur.
Bir arkadaşımın üniversite yıllarında Au pair olarak gittiği İngiltere'de, kaldığı evde kuru fasulye pişirince ev halkının dumur olduğunu anlattığını hatırlıyorum. Ev halkı yemeği o kadar sevmiş ki, onlar da aile dostlarını eve misafirliğe çağırıp arkadaşıma yeniden kuru fasulye yaptırmışlar..
Oturduğumuz sitede genelde ev hanımlarının evde yardımcıları olmasına rağmen ev yemeği yapmadığını anlıyorum. Bütün gün vızır vızır motorsikletli pizzacılar, kebapçılar, lahmacuncular geliyor gidiyor apartmana.
Siz siz olun çekinmeyin sevdiklerinize yemek pişirmeye..Sorunları taşımayın sofranıza..O sofrada mutluluk ve kahkaha olsun..
İleride çocuklarınız sizi telefonla sipariş veren bir anne olarak mı hatırlasın istersiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder