Bugün konumuz her evin, her bireyin olmazsa olmazlarından.
Havlu..
Doğduğumuz günden itibaren mutlaka her gün bir şekilde kullanırız.
Havluyu genel olarak bir ya da iki yüzü ilmeklenmiş olan kumaş dokusu olarak tanımlayabiliriz. Bazı havluların bir yüzü kadife de olabilir. Ancak daha lüks olarak tabir edilen kafide havlu, suyu emme konusunda pamuklu havlunun gerisinde kalmaktadır.
Aslında eskiden en randımanlı havlular keten kumaştan yapılmaktaydı. Ancak bu ürünün maliyetinin yüksek olması üreticileri pamuk ve hatta polyester kullanımına yönlendirdi.
Bugün genel olarak kullandığımız havlular pamuk ve polyester karışımı. Ancak son yıllarda hayatımıza bambu havlu kavramı da girdi. Daha pahalıya satılan bu ürün, emicilik konusunda diğer rakiplerini geride bırakmakta ve üretiminde boya da kullanılmadığından daha sağlıklı olduğu düşünülmekte..
Peki bu havlu denen aleti nerelerde ve hangi durumlarda kullanırız?
Elimizi yüzümüzü sileriz.
Çocukken koşup terleyince annemiz sırtımıza koyar.
Banyodan çıkınca bornoz olarak giyer ve kurulanırız.
Özellikle Amerika'da sadece banyodan çıkınca değil, günlük ev giysisi olarak da bornoz kullanılmaktadır.
Yazın deniz kıyısında bir havlumuzu yere serer üstüne yatarız, diğeri ile de denizden çıkınca kurulanırız.
Annemiz, anneannemiz, askere giden komşunun oğluna, yeni eve taşınan ya da kızı evlenen ahbabına, doğum gününde kuzenine-yeğenine hep havlu hediye götürür.
Gazı olan bebeklerin karnına ısıtılmış havlu konur ve hemen sakinleştirdikleri görülür. Hatta bende iki tane birden çocuk olduğundan, kızlar küçükken onları yan yana koyar, ikisinin karnını kaplayacak şekilde büyük bir havlu serer, sonra da saç kurutma makinesiyle havluyu ısıtırdım. Saç kurutma makinesinin sesiyle hemen uyurlardı. Saç kurutmak makinesinin sesinin anne karnından dış dünyanın sesine benzediği söylenir.
Evde mümkünse herkesin, değilse en azından hasta olanın ve misafirin havlusu ayrıdır. Havludan grip nezle gibi hastalıkların bulaştığına inanılır.
Eğer sünnet ya da evlenme düğünümüz varsa, düğün konvoyuna katılan arabalar, konvoyun bir parçası olduğunu ilan etmek adına dikiz aynasına havlu bağlar.
Bazı yörelerde ( ben çocukken mesela Mustafakemalpaşa'da böyleydi) düğünleri duyurmak için yaşlı bir teyze kapı kapı gezer, düğün günü ve saatini bildirir. Bu esnada da unutulmayı engellemek adına birer el havlusu verir.
Bir cenazede eğer ölen erkekse, tabutun başına havlu bağlanır.
Mevlitlere gidiyorsanız, mevlit çıkışında artık mevlit şekeri yerine havlu ya da bardak verirler.
Eğer kavga edecekseniz, ıslatıp, ağırlaştırıp, rakibin yüzüne yüzüne havluyla vurulur.
Her yıl 25 Mayısta Douglas Adams ve Otostopçunun Galaksi Defteri'ni anmak üzere Havlu Günü kutlanır. Adams, Otostopçunun Galaksi Rehberi isimli romanının üçüncü bölümünde, yıldızlararası gezen bir otostopçunun sahip olması gereken en kullanışlı şeyin bir havlu olması gerektiğini açıklamış ve bunun sebeplerini anlatmıştır.
Eğer söz konusu havlu, genç bir kızın çeyiz sandığında yer alacaksa, kenarına mutlaka dantel, iğne oyası ya da nakış yapılır.
Mesela ben evlenirken annem bana 50 tane havludan oluşan bir çeyiz verdiğinden, 15 senelik evli olmama rağmen hala yeni havlu almama gerek kalmaması içimde kanayan bir yaradır. Gerçi şu an gitmekte olduğum fizik tedavide her gün yanımda 2 tane götürmemi istiyorlar, sonunda çok havlunun faydasını gördüm sanırım.
Üstelik bu havluların tümünde dantel, oya ve bilumum süsler olduğundan durum daha da zorlaşmaktadır.
Çünkü eşim yüzünü bu havlularla kurularken yüzünün çizildiğinden şikayet etmektedir.
Hakikaten de işlevsellikten son derece uzak olan havlu kenar uygulaması acaba ne zaman sona erecektir?
Teknoloji, yıkandıkça sertleşen bu ürünün kullanımını artırmak ve kolaylık sağlamak adına kağıt havlu denen kavramı ortaya çıkarmıştır.
Ortak alanlarda son derece işlevsel olan bu ürün, yani kağıt havlu evde kullanıldığında bence eve samimiyetsiz bir hava vermekte ve tuvaleti umumi tuvalet havasına büründürmektedir.
Sonuç olarak üretiminde dünya çapında ünlü olduğumuz ve memleketim Bursa ve Denizli ile özdeşleşen havluyu kullanalım, kullanmayanları da doğru yola davet edelim derim.
Havlu..
Doğduğumuz günden itibaren mutlaka her gün bir şekilde kullanırız.
Havluyu genel olarak bir ya da iki yüzü ilmeklenmiş olan kumaş dokusu olarak tanımlayabiliriz. Bazı havluların bir yüzü kadife de olabilir. Ancak daha lüks olarak tabir edilen kafide havlu, suyu emme konusunda pamuklu havlunun gerisinde kalmaktadır.
Aslında eskiden en randımanlı havlular keten kumaştan yapılmaktaydı. Ancak bu ürünün maliyetinin yüksek olması üreticileri pamuk ve hatta polyester kullanımına yönlendirdi.
Bugün genel olarak kullandığımız havlular pamuk ve polyester karışımı. Ancak son yıllarda hayatımıza bambu havlu kavramı da girdi. Daha pahalıya satılan bu ürün, emicilik konusunda diğer rakiplerini geride bırakmakta ve üretiminde boya da kullanılmadığından daha sağlıklı olduğu düşünülmekte..
Peki bu havlu denen aleti nerelerde ve hangi durumlarda kullanırız?
Elimizi yüzümüzü sileriz.
Çocukken koşup terleyince annemiz sırtımıza koyar.
Banyodan çıkınca bornoz olarak giyer ve kurulanırız.
Özellikle Amerika'da sadece banyodan çıkınca değil, günlük ev giysisi olarak da bornoz kullanılmaktadır.
Yazın deniz kıyısında bir havlumuzu yere serer üstüne yatarız, diğeri ile de denizden çıkınca kurulanırız.
Annemiz, anneannemiz, askere giden komşunun oğluna, yeni eve taşınan ya da kızı evlenen ahbabına, doğum gününde kuzenine-yeğenine hep havlu hediye götürür.
Gazı olan bebeklerin karnına ısıtılmış havlu konur ve hemen sakinleştirdikleri görülür. Hatta bende iki tane birden çocuk olduğundan, kızlar küçükken onları yan yana koyar, ikisinin karnını kaplayacak şekilde büyük bir havlu serer, sonra da saç kurutma makinesiyle havluyu ısıtırdım. Saç kurutma makinesinin sesiyle hemen uyurlardı. Saç kurutmak makinesinin sesinin anne karnından dış dünyanın sesine benzediği söylenir.
Evde mümkünse herkesin, değilse en azından hasta olanın ve misafirin havlusu ayrıdır. Havludan grip nezle gibi hastalıkların bulaştığına inanılır.
Eğer sünnet ya da evlenme düğünümüz varsa, düğün konvoyuna katılan arabalar, konvoyun bir parçası olduğunu ilan etmek adına dikiz aynasına havlu bağlar.
Bazı yörelerde ( ben çocukken mesela Mustafakemalpaşa'da böyleydi) düğünleri duyurmak için yaşlı bir teyze kapı kapı gezer, düğün günü ve saatini bildirir. Bu esnada da unutulmayı engellemek adına birer el havlusu verir.
Bir cenazede eğer ölen erkekse, tabutun başına havlu bağlanır.
Mevlitlere gidiyorsanız, mevlit çıkışında artık mevlit şekeri yerine havlu ya da bardak verirler.
Eğer kavga edecekseniz, ıslatıp, ağırlaştırıp, rakibin yüzüne yüzüne havluyla vurulur.
Her yıl 25 Mayısta Douglas Adams ve Otostopçunun Galaksi Defteri'ni anmak üzere Havlu Günü kutlanır. Adams, Otostopçunun Galaksi Rehberi isimli romanının üçüncü bölümünde, yıldızlararası gezen bir otostopçunun sahip olması gereken en kullanışlı şeyin bir havlu olması gerektiğini açıklamış ve bunun sebeplerini anlatmıştır.
Eğer söz konusu havlu, genç bir kızın çeyiz sandığında yer alacaksa, kenarına mutlaka dantel, iğne oyası ya da nakış yapılır.
Mesela ben evlenirken annem bana 50 tane havludan oluşan bir çeyiz verdiğinden, 15 senelik evli olmama rağmen hala yeni havlu almama gerek kalmaması içimde kanayan bir yaradır. Gerçi şu an gitmekte olduğum fizik tedavide her gün yanımda 2 tane götürmemi istiyorlar, sonunda çok havlunun faydasını gördüm sanırım.
Üstelik bu havluların tümünde dantel, oya ve bilumum süsler olduğundan durum daha da zorlaşmaktadır.
Çünkü eşim yüzünü bu havlularla kurularken yüzünün çizildiğinden şikayet etmektedir.
Hakikaten de işlevsellikten son derece uzak olan havlu kenar uygulaması acaba ne zaman sona erecektir?
Teknoloji, yıkandıkça sertleşen bu ürünün kullanımını artırmak ve kolaylık sağlamak adına kağıt havlu denen kavramı ortaya çıkarmıştır.
Ortak alanlarda son derece işlevsel olan bu ürün, yani kağıt havlu evde kullanıldığında bence eve samimiyetsiz bir hava vermekte ve tuvaleti umumi tuvalet havasına büründürmektedir.
Sonuç olarak üretiminde dünya çapında ünlü olduğumuz ve memleketim Bursa ve Denizli ile özdeşleşen havluyu kullanalım, kullanmayanları da doğru yola davet edelim derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder