Uzun iş hayatının, ama iş hayatı derken daha çok masa başı işlerden bahsediyorum, olumsuz yan etkilerinden biri de günde 18 bardak çay ve 7 fincan kahve içmek.
Ben gerçekten artık ciddi bir bağımlıyım. Çay ve kahve bağımlısı.
Evde olduğumdan ve ortalıkta gezinirken fırsat olmadığından sadece sabah çay ve gün içinde de bir fincan kahve içiyorum ama yine de eğer bunları içmezsem kendimi bayağı bayağı kötü hissediyorum.
Herkesin Ramazan ayında imtihanı farklıdır.
Kimi susar, sigara tiryakileri sigara içmek ister. Her akşam bir tek atanlar Ramazan bitsin diye bayramı iple çeker.
Benim imtihanımsa çaydır.
Kahve bile değil.
Çay.
Öyle ki iftarda çorba içerken yanına bir bardak çay koyup içerim.
Yıllar önce, yaklaşık 12-13 sene önce bir gün iftarda yoldaydık. Silivri tarafında bir lokantaya girdik. Çorbalarımızı koymadan masalarımıza çay dolu termoslar koymuşlardı. Bu uygulamayı başka hiçbir yerde görmemiş ve çok etkilenmiştim. Hala da o restoranı sırf bu nedenle çok severim.
Her neyse..
Konuya gelelim.
Bundan 5 sene önce ünlü diyetisyenlerden birine gidip kilo vermeye çalışmıştım. 13 kilo verdim ve şu anda hepsi geri geldiler. Diyet döneminde çayı şekersiz içmeye zorunlu bırakıldım.
İlk birkaç gün hiç hoşuma gitmedi.
Zor geldi. Kahveyi zaten sade içiyordum ama çay çok zordu.
Zamanla kendimi alıştırdım.
Yaklaşık 5 senedir çayı şekersiz içiyorum.
Şu anda şekerli çayı düşününce bile kötü oluyorum.
Birgün Beylerbeyi'ne gidip sahilde oturmak istemiştik.
Bir kafeden kağıt bardakta çay aldık, ayaklarımızı denize sallaya sallaya içecektik.
Artık adam nasıl bir insiyatif sahibi, nasıl özgüvenli bir adamsa, çayı mutlak surette şekerli içmem gerektiğine karar vermiş ve uygulamaya koymuştu.
Keyifle deniz kenarına oturup bir yudum alınca beynimden vurulmuş gibi oldum. Yok ben çay içmiyordum, bildiğiniz çilek reçeli kavanozunu elime almış, kafama dikiyordum sanki.
Şekerli çay içince içtiğiniz çay olmuyor. Yerine pekala da bir bardak suya şeker koyup içebilirsiniz, komposto içebilirsiniz, hatta dediğim gibi reçel kavanozunu kafanıza dikebilirsiniz.
Ama şunu söyleyeyim şekerli çay seven sayın okuyucu, içtiğiniz çay değildir, bundan emin olunuz.
Gereksiz çay tüketimi yapmayınız. İsrafa girer.
Ya da yavaşça ellerinizi masaya koyup, derin bir nefes alıp sakinleşiniz ve şekerle vedalaşınız.
Eşim de normalde şekersiz içer, ama nedense kahvaltı çayına bir tane şeker koyar. Kahvaltı çayı şekerli olurmuş.
Hiç anlayabildiğim bir bağlantı değil ama ne yapacaksınız, ben bilmem beyim bilir.
Annem ise şekeri bırakmaya birkaç sene önce karar verdi. Hala başarabilmiş değil, ama şekersiz çaya alışabilmek için başladığı limonlu çay uygulamasını şekeri bırakmaya karar verdiği günden beri kararlı bir biçimde sürdürüyor.
Ama annemdir, diyemiyorum, hem şeker, üstüne bir de limon..İçtiğinin çay dışında herşey olabileceğine ikna edemiyorum.
İşin şakası bir yana, kanserli hücrelerin tespiti için yapılan biyopsi işleminin, alınan hücrelere şeker vermek ve hızla üreyip üremediklerini kontrol etmek olduğunu öğrenince şekerden bir kez daha soğudum.
Vücudumuzda eğer olumsuz büyüyen bir yapı varsa, şeker ile bunların hızla artmasına yardım etmek de çok mantıklı değil sanki..
Üstelik günümüz şekerleri gerçek şeker pancarı şekeri değil, mısır şurubu ve mısırın da GDO lu maddelerin başında geldiğini hepimiz biliyoruz.
Günde 5 bardak çay içen birinin yaklaşık 10 şeker yediğini ve ve bu yolla aldığı kaloriyi sanırım söylememe gerek yok.
Özellikle bu kış günlerinde çay, kahve ve bitki çayları en sevdiğimiz içecekler.
Aman dikkat diyorum, haydi bugün bırakın, emin olun, bir süre sonra bana dua edeceksiniz.
Ben gerçekten artık ciddi bir bağımlıyım. Çay ve kahve bağımlısı.
Evde olduğumdan ve ortalıkta gezinirken fırsat olmadığından sadece sabah çay ve gün içinde de bir fincan kahve içiyorum ama yine de eğer bunları içmezsem kendimi bayağı bayağı kötü hissediyorum.
Herkesin Ramazan ayında imtihanı farklıdır.
Kimi susar, sigara tiryakileri sigara içmek ister. Her akşam bir tek atanlar Ramazan bitsin diye bayramı iple çeker.
Benim imtihanımsa çaydır.
Kahve bile değil.
Çay.
Öyle ki iftarda çorba içerken yanına bir bardak çay koyup içerim.
Yıllar önce, yaklaşık 12-13 sene önce bir gün iftarda yoldaydık. Silivri tarafında bir lokantaya girdik. Çorbalarımızı koymadan masalarımıza çay dolu termoslar koymuşlardı. Bu uygulamayı başka hiçbir yerde görmemiş ve çok etkilenmiştim. Hala da o restoranı sırf bu nedenle çok severim.
Her neyse..
Konuya gelelim.
Bundan 5 sene önce ünlü diyetisyenlerden birine gidip kilo vermeye çalışmıştım. 13 kilo verdim ve şu anda hepsi geri geldiler. Diyet döneminde çayı şekersiz içmeye zorunlu bırakıldım.
İlk birkaç gün hiç hoşuma gitmedi.
Zor geldi. Kahveyi zaten sade içiyordum ama çay çok zordu.
Zamanla kendimi alıştırdım.
Yaklaşık 5 senedir çayı şekersiz içiyorum.
Şu anda şekerli çayı düşününce bile kötü oluyorum.
Birgün Beylerbeyi'ne gidip sahilde oturmak istemiştik.
Bir kafeden kağıt bardakta çay aldık, ayaklarımızı denize sallaya sallaya içecektik.
Artık adam nasıl bir insiyatif sahibi, nasıl özgüvenli bir adamsa, çayı mutlak surette şekerli içmem gerektiğine karar vermiş ve uygulamaya koymuştu.
Keyifle deniz kenarına oturup bir yudum alınca beynimden vurulmuş gibi oldum. Yok ben çay içmiyordum, bildiğiniz çilek reçeli kavanozunu elime almış, kafama dikiyordum sanki.
Şekerli çay içince içtiğiniz çay olmuyor. Yerine pekala da bir bardak suya şeker koyup içebilirsiniz, komposto içebilirsiniz, hatta dediğim gibi reçel kavanozunu kafanıza dikebilirsiniz.
Ama şunu söyleyeyim şekerli çay seven sayın okuyucu, içtiğiniz çay değildir, bundan emin olunuz.
Gereksiz çay tüketimi yapmayınız. İsrafa girer.
Ya da yavaşça ellerinizi masaya koyup, derin bir nefes alıp sakinleşiniz ve şekerle vedalaşınız.
Eşim de normalde şekersiz içer, ama nedense kahvaltı çayına bir tane şeker koyar. Kahvaltı çayı şekerli olurmuş.
Hiç anlayabildiğim bir bağlantı değil ama ne yapacaksınız, ben bilmem beyim bilir.
Annem ise şekeri bırakmaya birkaç sene önce karar verdi. Hala başarabilmiş değil, ama şekersiz çaya alışabilmek için başladığı limonlu çay uygulamasını şekeri bırakmaya karar verdiği günden beri kararlı bir biçimde sürdürüyor.
Ama annemdir, diyemiyorum, hem şeker, üstüne bir de limon..İçtiğinin çay dışında herşey olabileceğine ikna edemiyorum.
İşin şakası bir yana, kanserli hücrelerin tespiti için yapılan biyopsi işleminin, alınan hücrelere şeker vermek ve hızla üreyip üremediklerini kontrol etmek olduğunu öğrenince şekerden bir kez daha soğudum.
Vücudumuzda eğer olumsuz büyüyen bir yapı varsa, şeker ile bunların hızla artmasına yardım etmek de çok mantıklı değil sanki..
Üstelik günümüz şekerleri gerçek şeker pancarı şekeri değil, mısır şurubu ve mısırın da GDO lu maddelerin başında geldiğini hepimiz biliyoruz.
Günde 5 bardak çay içen birinin yaklaşık 10 şeker yediğini ve ve bu yolla aldığı kaloriyi sanırım söylememe gerek yok.
Özellikle bu kış günlerinde çay, kahve ve bitki çayları en sevdiğimiz içecekler.
Aman dikkat diyorum, haydi bugün bırakın, emin olun, bir süre sonra bana dua edeceksiniz.
Ben de sana katılıyorum Dilara cım... Yıllarca çay diil, şerbet içmişim.. Ve şekerin tahminlerimizin çok ötesinde zararı var. Artı bi de cildi yaşlandırıyo..
YanıtlaSilSevgiler, Ayşe