12 Aralık 2012 Çarşamba

Mobilya ve Mutfak Dolabı Kataloğu

Aylardır geçen 18 yılın acısını çıkarmaya çalışıyorum ama çıkmıyor.

Evde olmak o kadar keyifli ki, bazı günler günlük yürüyüş yapmak için bile dışarı çıkmaya zor motive ediyorum kendimi.

Üzerinde düşündüm biraz. Sahi neden evimizi çok severiz, nedir bu dört duvarı ev yapan, yuva yapan?

Hiç düşündünüz mü?

Mobilya reklamlarında, beyaz eşya, ankastre mutfak ya da mutfak mobilyası reklamlarında her zaman dikkatimi bir şey çeker.

Odalarda, sehpalarda, koltuklarda, mutfakta tezgahın üstünde hiç bir şey yoktur. Olsa olsa sehpa masa örtüsü ya da özellikle seçilmiş aksesuarlar görünür.

Şimdi lütfen dönün, evinize bakın.

Ben bu sabah kalktım mesela..Ev savaş alanı gibiydi. Salonda, sehpalarda çocukların defteri, kağıdı, hatta silgi kalıntıları/çöpleri.

Yerde tokalar. Yatakların üzerinde katlanmamış pijama ve gecelik.

Mutfakta tezgahta bir tabağın içinde dün akşam yendikten sonra bırakılmış meyva kabukları..Hatta banyoda lavaboda diş macunu artıkları..Yerde kedimiz Kaju'nun oynamaya bayıldığı plastik çimenler..

Haa, dün bütün ev baştan aşağı temizlendi silindi süpürüldü. Bahsettiklerimin birikmiş bir enkaz olduğunu sanmayın.

Tümü dün akşam saat dört buçuktan sonra oldu.

Yok değil mi bunların hiçbiri reklamlarda?

Neden?

Çünkü yaşanmışlık yok.

Evet bence evi ev yapan, yok yok, yuva yapan yaşanmışlıktır.

Mesela evin perdesi halısı olur, onlar olmadan ev ev olmaz.

Evde sabah makineden çıkarılmış asılmış çamaşırlardan eve yayılan deterjan ya da yumuşatıcı kokusu olur. Camlarda da tencereden çaydanlıktan çıkan buhar.

Sadece evinizde gazetenizi alıp rahat rahat saatlerce tuvalette kalabilirsiniz. (Kızlarımdan birinin dün akşam tuvalete girerken bulmaca ve yanında tükenmez kalem almasına şaşırırken diğerinin kendine ördüğü atkıyı şişlerle, yünlerle alıp girme girişimi beni benden almıştır, paylaşmak istedim.)

Reklamlarda evde herkes gayet şıktır, hatta ayaklarında ayakkabı vardır. Oysa siz evinizde ev kıyafeti, pofuduk terlik ve ayıcıklı pijama ile gezersiniz.

Evde lavaboda süzgeç vardır. Banyodan çıkınca eve yayılan buhar ve şampuan kokusu vardır. Kapının arkasında bornoz asılıdır. Seramik reklamlarındaki banyolarda ise insanlar yıkanmaz, yıkansa da kurulanmaz, zira ortalıkta havlu falan bulunmamaktadır.

Mutfak dolabı reklamlarında raflarda yenibahar, kimyon, çam fıstığı ve dolmalık üzüm olmaz. Oysa sizin mutfağınızda yaşanıyorsa hele de benim gibi daha yeni aşure yapıldıysa dolapta her türlü baharatı bulursunuz.



Evde genelde kapıyı anahtarla açmazsınız, muhtemelen sizi seven ve bekleyen biri vardır. Bu anneniz, babanız kardeşiniz, eşiniz ya da çocuğunuz olabileceği gibi gelişinizi gözleyen Kaju(kedi) ve akrabaları da olabilir. Bacaklarınıza sarılıp sizi özlediğini gösteren bir kedi bile evi yuva yapar.

Evi ev yapan bilmemne marka beyaz eşyalar, lüks koltuklar, jakuzi ve ankastre fırın değildir. Evi ev yapan içindeki yemek kokusudur, sevdiceğinizin çay karıştırırken çıkardığı şıkırtı sesidir, çocuklarınızın tartışması ya da birbirini koşturması, kedinizin oyun oynarken halıları toplamasıdır. Yani yaşanmışlıktır.

Evinizin mobilya kataloğu gibi olmaması dileğiyle..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...