Mesela bizim evde saltanat düzeni olduğuna inanıyorlar. Servisteki ablaları onları buna inandırmış.
Sık sık dışarda yemek yemek gerektiğini düşünmeye başladılar. "Sanırım evlerinde onlara her akşam yemek yapan anneleri yok, bu nedenle akşamları dışarıda yemek zorunda kalıyorlar." diyemedim tabii..
Son numaraları da Amerika'da yaşamak istemeleri..
Ne kadar da bunun çok matah birşey olmadığını anlatsam henüz ikna olmuş değiller gibi görünüyor.
Şimdi eğri oturalım, doğru konuşalım.
Etrafınızda uzun süre yurt dışında yaşayıp da buraya dönüş yapmış birileri var mı bilmem..
Benim lisede sıra arkadaşım ve baş kankam, okulu bitirdikten sonra Amerika'ya gidip uzun süre orada yaşadı. Geçtiğimiz dönemde yaşanan global krizden o da etkilendi ve dönmek zorunda kaldı.
Ne zaman görüşsek tekrar dönmek istediğinden dem vurur.
Aslında anladığım oraya özlem değil.
Orada yaşarken alıştığı rahatlıkları ve konforu burada bulamamak.
Yani oraya övgü değil, buraya yergi benim anladığım.
Aslında haksız da değil. İnsan memleketinin neden böyle olduğunu sorgularken, biraz buruluyor.
Beraber bakalım..
Nedir özlediklerimiz..
- Sıraya girilmesi gereken bir yerde kaynak yapılmaması, insanların birbirine ve sıraya saygı göstermesi..
- Sokakta, apartmanda, yolda denk geldiğimiz ama tanımadığımız insanlarla gözgöze gelince gülümsemek, selamlaşmak.
- Kamuda, sokakta her nerede olursa olsun hizmet veren kişilerin hizmet verirken lütüfmuş gibi değil de, zoraki değil de, görevi gereği doğru hizmet vermesi gerektiğini hatırlaması, insanları fırçalamaması.
- Hizmet almaya gidenlerin bilmemkimin tanıdığı ve yakını olduğunu söylemeden normal bir vatandaş gibi hizmet almaya razı olması
- Tatil zamanı tatile gidilmesi, tatilin bir hak ve ihtiyaç olduğunu anlayabilen yöneticilere sahip olunması.
- Eğer gerçekten çok büyük bir aksilik olur da tatile çıkılamazsa çalışanın yasal haklarını alabiliyor olması
- Hoşlanılan kişiyle, duyguların özgürce paylaşılabilmesi, onay alınmazsa "Ya benimsin ya toprağın" prensibinin geçerli olmaması.
- Gelir adaletsizliğinin bu kadar keskin olmaması, işlerin iyi işler-kötü işler diye sınıflandırılmaması, her meslek grubuna toplumda ihtiyaç duyulduğu gerçeğinin idrak edilmesi
- Toplum malı olan park, sanat eseri vb gibi değerlere zarar verilmemesi
- Spor, sanat ve toplu taşıma imkanlarının sadece büyük şehirlerde değil tüm yurtta genelleştirilmesi
- Yaya geçidine gelen bir yayaya kırmızı yansa bile, sürücünün ona yol vermesi, yayaya yeşil yanarken üzerine araçların sürülmemesi
- Sola dönerken sol, sağa dönerken sağ sinyal yakılmasının gerektiğinin kabul görmesi
- Trafikte insanların birbirini dövmemesi, sakatlamaması ve hatta öldürmemesi
- Araçlara park edecek yeterli yer sağlanması, park etmenin araba fiyatıyla yarışmaması
- Şehirlerin bir mimari kimliği ve tarzı olması, her şehrin bir mimari kalitesi olması, sadece rantsal nedenlerle zevksizliğe neden olunmasına izin verilmemesi
- Bisikletlilere özel yol ayrılması, yoksa da hayati tehlike atlatmadan gidecekleri yere ulaşabilecekleri bir ortam sağlanması
- Metrobüs, belediye otobüsü ve minibüs ihtiyacı olmaması , her yeri kapsayacak şekilde metro ağı bulunması
- Komşuların kolluk kuvvet gibi davranmaması, eve gireni çıkanı , izlenen TV programını, çöpe attıklarınızı takip etmemesi
- Katkılı ve sahte gıda maddelerinin normal olmadığının toplumca kabul edilmesi.
- Kanalizasyona düşüp ölen insan haberlerinin kanıksanmaması
- Hayvan haklarına değer verilmesi
Çok mu uzattım, umarım sıkmadım sizi..
Eminim daha eklenecek çok şeyler var. Bunlar ilk etapta aklıma gelenler..
Ama eğer benim kızlar büyüyene kadar bu maddeleri halledersek sanırsam hiçbir şekilde yurt dışına gitmeye özenmeyeceklerdir, ne dersiniz?
Not :Önce Vatan'da Hayatın Kendisi Bu köşesini okumayı unutmayın.
http://www.oncevatan.com.tr/egitim-sart-sart-da-neden-makale,28898.html
Bir başkadır benim memleketim :)
YanıtlaSilİyi bir şey mi,kötü birşey mi dediniz, ben anlamadım :))
YanıtlaSil