13 Şubat 2013 Çarşamba

Çocuk Yetiştirirken...

Pennsylvanya Üniversitesi sosyologlarından Annette Lareau 2003'te bir kitap yayınlıyor.

Kitabın konusu 1990'lı yıllarda 9 ile 11 yaşlarındaki çocukların (benimkiler tam bu yaş döneminde, bu nedenle araştırma ilgimi çekti)  sınıf farklılıklarından kaynaklanan yetiştirilme tarzları..

Geçen yıl da araştırmanın sonuçlarını içeren ikinci kitabını yayınlıyor Annette Lareau.. 10 yıl sonra daha önce üzerinde çalıştığı çocukların son durumları ile ilgili.

Araştırma sonuçları irdelenirken kitaptan iki çocuk seçilmiş.




Biri 11 yaşında, beyaz bir erkek çocuğu. Orta halli bir aileden geliyor. Ailesi onu koro, futbol gibi aktivilere yazdırmış. Akşamları okuldan dönünce bu aktivitelere katılıyor. Kente gelen tiyatro olursa ailecek bu tiyatro izlenmeye gidiliyor. Baba bazı akşamlar oğlunu alıyor, beraber vakit geçirmek için balık tutmaya vb götürüyor, bazen de arabasıyla çevreyi dolaştırıyor.

Diğer çocuk ise, 10 yaşında beyaz ve erkek. İşçi sınıfından bir ailenin oğlu. Babası işten gelince birasını açıyor, oğluyla beraber TV seyrediyorlar. Baba bazı günler oğluna jest yapıp iskambil oynuyor oğluyla. Annesi bir yerde temizlik işçisi olarak çalışıyor, eve gelince hemen mutfağa girip yemek yapıyor. En hareketli günlerinde amca ve kuzen onları ziyarete geliyor.

Gelelim sonuçlara.

Annette Lareau başarının salt bireysel vasıflarla ilgili olmadığını söylüyor. Yetenekli ve çalışkansan yükselir ve zengin olursun tezine inanmıyor. Başarıda farklı sınıfların yetiştirme tarzlarının çok büyük etkisi olduğunu savunuyor.
Her aile çocuğunu korur, besler,giydirir, hasta olunca önüne titrer. Ama orta sınıf daha planlı bir yetiştirme tarzı uyguluyor, işçi sınıfı ise oluruna bırakıyor.

İşçi sınıfının çocuğu daha özgür, boş vakitlerinde evebeynlerinin kontrolü daha az. Diğeri ise ailesinin gözetiminde ve vaktini yaptığı faaliyetlerle dolduruyor.

İşçi sınıfında çocuğa fiziksel, diğer sınıfta ise duygusal şiddet uygulanıyor. Biri dayak yerken diğerine " Böyle yaptığın için annen olmak istemiyorum." deniyor. Biri ikna edilmeye çalışılırken diğerinden tam itaat bekleniyor.

Orta sınıftaki çocukla ailesi daha fazla konuşuyor. Üzerinde devamlı bir ilgi var. Gözlerinin içine bakılıyor. O da gözlerin içine bakmayı öğreniyor. Sırf bu nedenle 10 sene sonra yaptığı iş görüşmesinde birinci çocuk daha etkili bir izlenim yaratırken diğeri görüşmeyi yapan kişiyle gözgöze gelemiyor bile.

Birinci çocuk sorgulamayı ve şikayeti varsa dile getirmeyi öğrenirken, diğeri tam itaati öğrendiğinden sorgulamıyor, öğretmen ne dersi kesinlikle doğrudur teziyle okul hayatında daha geri kalıyor.

İş hayatında birinci çocuk insiyatif almayı bildiğinden daha önde. Diğeri ise hep mahçup ve sadece tam olarak denileni yapıyor.

Sonuç olarak aradan 10 yıl geçtikten sonra ikinci çocuk hala ailesiyle yaşıyor. Liseden ayrılmış. Babasının çalıştığı şirkette çalışıyor. Birinci çocuk ise not ortalaması yüksek, Stanford Üniversite'sinin basketbol takımına seçilme haberini bekliyor.

Lütfen yanlış anlamayın, burada altını çizmeye çalıştığım maddi farklılıklar değil, çalışma koşullarının getirdiği hayat tarzları.

Lütfen çocuğu olanlar arkasına yaslansın ve düşünsün.

Araştırmanın sonuçları dikkate almaya değer değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...