İşten ayrıldığımdan beri evde yardımcım yok.
Ev işlerini kendim yapmaya çalışıyorum.Tamam yeterince profesyonel değilim ama elimden geldiğince kotarmaya çalışıyorum.
Temizlik, yemek, ortalık toplama, çamaşır ve bulaşık olayında bir sıkıntı yok.
Ama o ütü yok mu?
En zoru, en iğrenci o.
4 kişilik bir aileyiz. Çocuklar okula giderken beyaz tişört giyiyor. Haliyle her gün değiştiriyorlar. E, eşim de işe giderken mecburen gömlek giyiyor. O da giydiği gün kir sepetine gidiyor. Havlusu, nevresimi, günlük kıyafeti, pantolonu derken haftada iki yarım güne yakın zamanın ütü yapmak ile geçiyor.
Çok iddialı bir zaman kaybı.
Şimdi bu iş için öncelikle bir ekipman hazırlığı gerekiyor.
Örneğin ütü masası şart. Ütü masasının eni ne kadar geniş olursa çarşaf gibi havlu gibi düz parçaları ütülemek o kadar kolay oluyor.
Diğer ve asıl malzeme ise ütü.
İşte burada duruyoruz.
Ütü seçimi hakikaten çok kritik.
Ben mesela çocukluğumdan kalan ve annemlerin evinde biblo olarak görev yapan içine kömür konan döküm ütülerden başlayalım diyorum.
Biz çocukken buharlı ütü diye bir şey yoktu.
Annem tülbenti ya da bir pamuklu örtüyü ıslatıp ütülenecek malzemenin üzerine koyar ya da kaseye koyduğu sudan eliyle ütülenecek malzemeye serpiştirerek malzemeyi hafif ıslatıp ütülenecek hale getirirdi.
Daha sonra toplum buharlı ütü gerçeğiyle yüz yüze geldi.
Bu dönemde marka anlayışı ön plana çıktı. Tüm kadınlar bazı marka ütü sahibi olabilmek için birbirleriyle yarıştılar.
Daha sonra benim üniversitede olduğum dönemlerde sadece düz ve büyük parçaları ütüleyebilmek için press ütü diye bir kavram çıktı ki sanırım şu anda son derece kullanışsız olduğundan tarihte yerini aldı. Ama o zaman teyzemlerde bu pres ütüden vardı ve benim için zenginlik timsali ürünlerden biriydi.
Gün oldu devran döndü, artık kazanlı buharlı ütüler var. Ben henüz almadım ama yaptığım araştırmalardan ve okuduklarımdan gördüğüm kadarıyla herkes bu üründen çok memnun.
Ben de kocasının gömleklerini ütülerken mağdur olan kadınlardan biri olduğumdan ilk fırsatta bu üründen deneyeyim diyorum.
Neyse, ütü yapmak son derece sıkıcı ve sinir bozucu bir iş olduğundan kafayı dağırtak ve ütüye konsantre olmayıp ilgili başka yöne çekebilmek için TV seyretmek, DVD açmak veya sevdiğin dizinin kaçırdığı eski bölümleri seyretmek katlanmayı biraz mümkün kılabilir.
İnternet okurken gördüm, ütü yaparken kuruyemiş yiyen hatta bira içen varmış, görün yani ne kadar sorunlu bir iş. İnsanlar unutmak için içer, bazıları da ütünün sıkıntısını unutmak için içiyor, o derece yani.
Bence yapılması gereken ütü istemeyen giysiler almak, yıkanan eşyaları nemliyken çekiştirerek katlamak ve ütü ihtiyacını ortadan kaldırmak olmalı.
Hatta o derece ki, bir kanaat önderi, bir ünlü, bir barış elçisi öncü olup "Bu dünyada ütüye ihtiyaç yok, hem zaman hem de enerji kaybı, ütülemeye hayır" diye bir kampanya başlatsın, ben ilk takipçisi olur, bu akımı yaymak için elimden geleni de yapardım.
Neyse lafı fazla uzatmayayım, ben ütü yapmayı bırakıp spor (extreme ironing) yapmaya gidiyorum.
Not : "Extreme ironing" ileri ütücülük olarak çevirilebilecek ekstrem sporlardan birisidir.1997 yılında Leicester'lı fabrika işçisi Hans Meimban, yorucu geçen bir günün ardından eve gelmiş ve "ne yapsam, ne yapsam" diye düşünürken dağa tırmanırken aynı zamanda ütü yapmaya kadar vermiş. Böylece bu rahatsız adam sporun mucidi olmuş. Sporun yapıldığı alan belli bir yerle sınırlı değil. Bisiklet sürerken, kano yaparken, dağa tırmanırken yapılabilir. Hatta su altı ütücülüğü, o da kesmediyse "bungee ironing" adında bungee jumping yaparken ütü yapılmasını içeren bir alt türü bile mevcut.
Ev işlerini kendim yapmaya çalışıyorum.Tamam yeterince profesyonel değilim ama elimden geldiğince kotarmaya çalışıyorum.
Temizlik, yemek, ortalık toplama, çamaşır ve bulaşık olayında bir sıkıntı yok.
Ama o ütü yok mu?
En zoru, en iğrenci o.
4 kişilik bir aileyiz. Çocuklar okula giderken beyaz tişört giyiyor. Haliyle her gün değiştiriyorlar. E, eşim de işe giderken mecburen gömlek giyiyor. O da giydiği gün kir sepetine gidiyor. Havlusu, nevresimi, günlük kıyafeti, pantolonu derken haftada iki yarım güne yakın zamanın ütü yapmak ile geçiyor.
Çok iddialı bir zaman kaybı.
Şimdi bu iş için öncelikle bir ekipman hazırlığı gerekiyor.
Örneğin ütü masası şart. Ütü masasının eni ne kadar geniş olursa çarşaf gibi havlu gibi düz parçaları ütülemek o kadar kolay oluyor.
Diğer ve asıl malzeme ise ütü.
İşte burada duruyoruz.
Ütü seçimi hakikaten çok kritik.
Ben mesela çocukluğumdan kalan ve annemlerin evinde biblo olarak görev yapan içine kömür konan döküm ütülerden başlayalım diyorum.
Biz çocukken buharlı ütü diye bir şey yoktu.
Annem tülbenti ya da bir pamuklu örtüyü ıslatıp ütülenecek malzemenin üzerine koyar ya da kaseye koyduğu sudan eliyle ütülenecek malzemeye serpiştirerek malzemeyi hafif ıslatıp ütülenecek hale getirirdi.
Daha sonra toplum buharlı ütü gerçeğiyle yüz yüze geldi.
Bu dönemde marka anlayışı ön plana çıktı. Tüm kadınlar bazı marka ütü sahibi olabilmek için birbirleriyle yarıştılar.
Daha sonra benim üniversitede olduğum dönemlerde sadece düz ve büyük parçaları ütüleyebilmek için press ütü diye bir kavram çıktı ki sanırım şu anda son derece kullanışsız olduğundan tarihte yerini aldı. Ama o zaman teyzemlerde bu pres ütüden vardı ve benim için zenginlik timsali ürünlerden biriydi.
Gün oldu devran döndü, artık kazanlı buharlı ütüler var. Ben henüz almadım ama yaptığım araştırmalardan ve okuduklarımdan gördüğüm kadarıyla herkes bu üründen çok memnun.
Ben de kocasının gömleklerini ütülerken mağdur olan kadınlardan biri olduğumdan ilk fırsatta bu üründen deneyeyim diyorum.
Neyse, ütü yapmak son derece sıkıcı ve sinir bozucu bir iş olduğundan kafayı dağırtak ve ütüye konsantre olmayıp ilgili başka yöne çekebilmek için TV seyretmek, DVD açmak veya sevdiğin dizinin kaçırdığı eski bölümleri seyretmek katlanmayı biraz mümkün kılabilir.
İnternet okurken gördüm, ütü yaparken kuruyemiş yiyen hatta bira içen varmış, görün yani ne kadar sorunlu bir iş. İnsanlar unutmak için içer, bazıları da ütünün sıkıntısını unutmak için içiyor, o derece yani.
Bence yapılması gereken ütü istemeyen giysiler almak, yıkanan eşyaları nemliyken çekiştirerek katlamak ve ütü ihtiyacını ortadan kaldırmak olmalı.
Hatta o derece ki, bir kanaat önderi, bir ünlü, bir barış elçisi öncü olup "Bu dünyada ütüye ihtiyaç yok, hem zaman hem de enerji kaybı, ütülemeye hayır" diye bir kampanya başlatsın, ben ilk takipçisi olur, bu akımı yaymak için elimden geleni de yapardım.
Neyse lafı fazla uzatmayayım, ben ütü yapmayı bırakıp spor (extreme ironing) yapmaya gidiyorum.
Not : "Extreme ironing" ileri ütücülük olarak çevirilebilecek ekstrem sporlardan birisidir.1997 yılında Leicester'lı fabrika işçisi Hans Meimban, yorucu geçen bir günün ardından eve gelmiş ve "ne yapsam, ne yapsam" diye düşünürken dağa tırmanırken aynı zamanda ütü yapmaya kadar vermiş. Böylece bu rahatsız adam sporun mucidi olmuş. Sporun yapıldığı alan belli bir yerle sınırlı değil. Bisiklet sürerken, kano yaparken, dağa tırmanırken yapılabilir. Hatta su altı ütücülüğü, o da kesmediyse "bungee ironing" adında bungee jumping yaparken ütü yapılmasını içeren bir alt türü bile mevcut.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder