Kuzenimin de bir blogu var.
O en keyifli konuyu seçti, lezzet gezgini oldu. Geziyor, buluyor, doyuyor. (www.lezzetgezgini.blogspot.com)
Geçenlerde gazetede gördüm, ne kadar da cahilmişim. Dünyanın en pahalı, en ünlü yemeklerinden biri Kobe Sığırı imiş. İstanbul’da da bu etten yenebiliyormuş ama porsiyonu 100 usd civarındaymış.
Peki neymiş bu sığırın etini bu denli lezzetli kılan? Özellikle et severlerden biriyseniz, kolaylıkla tahmin edersiniz..Yağ oranı… Wagyu sığırlarının en yağlıları Kobe dolaylarında yetiştiriliyormuş. Yarım kilo wagyu bifteğinin yüzde 90’ı yağ, yüzde 10’u etmiş. İyice yağlanmaları için özel besiye alınıyorlarmış. Ayrıca etin semiz olması için bira da içiriyorlarmış. Bu da yetmiyor, kaslarını yumuşatmak için sığırlara masaj yapıyorlarmış. Bu uygulamanın nedeni hayvanların doğal egzersiz yapabilecekleri padok alanlarının dar olmasıymış. Egzersiz yapamayan hayvanı, masajla rahatlatıyorlarmış.
Besicilerin inancı, hayvanın rahat, stressiz ve gerginlikten uzak bir ortamda mutlu bir şekilde beslenmesiyle etin kalitesi arasında doğrusal bir ilişki olduğuymuş. O nedenle de masajı hayvanları rahatlatmak amacıyla da yapıyorlarmış. Birayla beslenme sadece sıcak aylarda oluyormuş, ki bunun sebebi de sıcak nedeniyle iştahı azalan hayvanın iştahını açmakmış. Ama tabii ki danaların asıl besin kaynakları; arpa, buğday lifi ve otmuş. Suları bile özelmiş, sadece çok iyi kalite su içiyorlarmış.
Kobe danasını pişirme şekli de, tüm diğer dana etlerinden tamamıyla farklıymış. Çok az pişirilmesi gereken bir etmiş bu. Kızgın tavaya ya da sadece ızgaraya dokunduruyormuşsunuz, o kadar!..
***
Kuzene ,”E, artık oraya da gider, yersin, yazarsın..” dedim.
Bana kötü kötü baktı.
“Eziyet edilerek beslenen bir hayvanı blogumda yazmam mümkün değil “ dedi.
“Nasıl yani ?” dedim.
“Bu sığırlar yetiştirildikleri bazı çiftliklerde havada asılı tutularak besleniyor, ki ayakları yere basmasın, kas ve sinir yapısı olmasın diye …” dedi .
Pes dedim.
***
Uykusuz ve Vedat Özdemiroğlu okur musunuz bilmem..
Geçenlerde Uykusuz okurken Vedat Usta şöyle demişti:
“İnsanlar olarak şurda biz bizeyiz, n’apıyoruz lan biz? Hayvan yiyoruz biz. Kaçıyo hayvan, yakalayıp gene yiyoruz. Hayır, kaçmasa… Ama kaçıyo işte. Domates kaçıyo mu? Duruyo orda. Teslim olmuş. Onu ye…Kaçanı bırakkk!”
Ama eti de çok seviyorum…
Nasıl aşacağım şu ikilemi??
Bir de link verseymişsin iyi olacakmış :)) Sevgili takipçilerin benim bloguma nasıl ulaşacaklar?
YanıtlaSilŞaka bir yana sıkı takipçiniz, yazılarımı senin kadar akıcı ve eğlenceli bir hale getirmeye çalışacağım..