Size daha önce de bahsetmiştim.
Sabahları yürümeye çalışıyorum fırsat buldukça.
Yaptığım iş çok “ masa başı ” ve “ direksiyon başı ” olduğundan, bedensel hareket sıfır. Bu nedenle sabahları çocukları okula yolladıktan sonra, işe gidene kadar geçen zamanı değerlendirmeye çalışıyorum.
Yok, spor salonuna filan gitmiyorum. Yaşadığım semt sanırım İstanbul’un yürüyüş için en uygun mekanlarından biri.
Sabah kalkıp yürüyüşe giderseniz, semt toplamında 300 kişiyi filan yürüyüşte görebilirsiniz, eğer erken saatte yürürseniz yaş ortalamasının yüksek, saat 9-10 gibi yürürseniz daha düşük olduğunu siz de fark edeceksiniz.
Ataköy’de sadece yürüyüş yolları yoktur, bisikletliler için bile ayrılmış alanlar vardır.
İki sene önce buraya ilk taşındığımızda, sabah hiç tanımadığım orta yaşlı ve yaşlı hanımefendilerin, beyefendilerin bana “ Günaydın “ demeleriyle irkildiğimi hatırlıyorum. Buradaki medeniyet seviyesi beni şaşırttı, zira bu benim için İstanbul’da bir ilk, Türkiye’de ise Datça Aktur’dan sonra ikinciydi :)
Ataköylüler, Ataköy’ü fanatik derecede severler. Bunun nedeni yaşamın kolay olmasıdır. Tiyatro, sinema, Alışveriş merkezleri, konservatuvar, metrobüs, hızlı tramvay, E-5 ve havaalanı hepsi yakındadır. Elinizle her şeye ulaşabilirsiniz, hatta lodos olduğu günler uçaklara bile.
Eğer salonunuzda kırmızı abajur yakarsanız, bir uçağın rotasını değiştirme ihtimaliniz vardır.
İstanbul’daki şehit cenazeleri Ataköy 5.kısım camiinden kalkar. O günlerde Ataköy dolar taşar..Buranın halkı her konuda tepkisini vermeyi en iyi şekilde bilir. (en son 2 şehit cenazesi olduğu gün yer gök oynamıştı.)
Aslında beni bu yazıyı yazmaya iten şey ise hayvan sevgisidir. Hayatımda bu kadar çok kediyi bir arada görmediğim gibi, hayatımda bu kadar kedi maması sebilini de başka bir yerde görmedim. Her köşe başında mutlaka kedi maması dağcıkları ve su kapları vardır. Kedilerin tümü izbandut kıvamındadır. Hepsi de kendini sevdirmek için can atar.
Benim hayattaki en büyük rehabilitasyon aracım da kedileri sevmek olduğundan, her gün renk ve çeşit seçerek kedi sevme şansına sahip olabilmekteyim. (İşyerimin komşusu olan ofisin kadrolu kedisi Boncuk, zaman zaman bize de oturmaya gelir, yakındaki Wienerwald’dan günlük azığı olan kemiklerini yer ve yalanır, sürünür gider.)
Sabahları beni en mutlu eden şey, bir kısmıyla ahbap olduğum kedilerle selamlaşarak yürüyüş yapmak ya da işe gitmektir. 5.kısımda kediler saatli olarak farklı besin maddeleriyle beslenmektedir. (Sosisçi amca, makarnacı teyze, mamacı abla ve konvansiyonel metodla evden artık yemek getiren teyze .Her birinin saati bellidir ve kimse kimsenin saatine müdahale etmez. Ve ben buna bayılıyorum)
Aslında Ataköylüler hayvan sevgisini abartmıştır. O kadar ki, İstanbul’da görebileceğiniz en büyük ve en vahşi sivrisinekler de burada yaşamaktadır. Ayamama deresi ve arıtma tesisi sayesinde, eğer es kaza telsiz cam açık bırakırsanız , diyet yapmadan hemen kilo ve kan kaybedebilirsiniz.
Sonuç olarak, burada yaşamak rahattır, kolaydır, zevklidir. Her taraf yemyeşildir. Caddelerin sokakların adı yoktur, kısım adı ve blok adı vardır. Geçenlerde sohbet ettiğim eski bir Ataköylü, evimin blok numarası sorduğunda, direkt bana “ Aaa, orası önünde manolya ağacı olan bina değil mi?” deyivermiş ve bu da beni şaşkınlığa garketmiştir.
Yani, orda bir köy vardır uzakta, o köy benim köyümdür. Eğer sizler “Gitmesek de ,görmesek de “ grubundansanız, gelip görmek ve vakit geçirmek istemez misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder