Biraz bahsettim, şu an ailecek
tatil yapıyoruz.
Cumartesi sabahı yola
çıktık, feribotla Bandırma’ya geçtik.
Tatilin en sevdiğim
yönlerinden biri yolculuğudur. Başkalarının aksine, bir an önce hedeflenen yere
varmak için sabırsızlanmam. Yolda görmediğim yerleri görmek, kasabaları, köyleri
tanımak, yerel tadları denemek, hepsi bana çok büyük keyif verir.
Hatta TRT FM cıngılı
duymak, İstanbul’da dahi içimi ısıtır, tatili aklıma getirir. Neden mi? Çünkü
tatile giderken her yerde her kanal çekmediğinden, istisnasız TRT FM dinlenir
bizim arabamızda..
Bu cumartesi de, yolda
gelirken, bir parça çalıyordu. Eşimle tartıştık, çocukluğumuzun bir sanat müziği
parçasıydı, ikimiz de parçayı biliyor ama kimin söylediğini çıkaramıyorduk. Eşim
Mustafa Sağyaşar diyor ama ben ikna olamıyordum.
Sonunda kim olduğunu
hatırladım. Yanağında yara izi olan gür sesli biriydi, kimdi, kimdi..Evet
Yaşar Özel.
Bu ismi sanırım sadece
bizim yaşıtlar hatırlar..
Yaşar Özel'i hatırlayınca bir anda aklıma
bambaşka bir şey geliverdi.
Neydi o yanağındaki yara
izi?
Eskiden ne çok kişide
vardı o izden..Bizim çocukluğumuzda yani..Kollarımızdaki çiçek aşısına benzer
ama bazı insanların yüzünde olurdu..Yıl Çıbanı dendiğini duymuştum..Artık
kimsede yoktu, çocukluk anılarımızdan biriydi sanki..
Aklıma takılan bu
konuyu araştırmaya karar verdim biraz..
Ve çok enteresan
bilgilere ulaştım.
Öncelikle artık kimsede
olmadığı yalandı, üstelik artık bölgesel olarak görülen bu hastalık, göçler,
mevsimlik işler, ulaşım olanaklarının artması gibi nedenlerle artık, doğu
illerimiz kadar, büyük kentleri de tehdit ediyordu.
Tatarcık adı verilen
sinekler tarafından taşınan bu mikrop, 1950 li yıllarda yapılan çok yoğun bir
savaş ile ortadan kalkmış ama, yukarıda bahsettiğim nedenlerle 1980 lerden
sonra yeniden artmaya başlamıştı. Üstelik bölgesel olmaktan çıkmış, ulusal bir parazit
yapısına dönüşmüştü.
Özellikle İstanbul’da
köpeklerden alınan kan örneklerinin %20
sinden fazlasında Yıl Çıbanı (Şark Çıbanı ) paraziti tespit edilmişti.
İşin enteresan tarafı,
son dönemde Kanamalı Kırım Kongo, Kuş Gribi gibi kitle imha silahlarının
arasında Tatarcık sineği ve dolayısıyla Şark Çıbanı gösterilmeye başlanmıştı.
Vallahi, bu parazit kitle imha
silahı olarak kullanılıyor mu kullanılmıyor mu bilemem..Ama yüzyıllar önce
,büyük padişah ve ilk halife Yavuz Sultan Selim’i imha ettiği biliniyor.
Oğlu cihan padişahı
Kanuni Sultan Süleyman babasının ölümünün ardından dememiş mi zaten?
“Halk içinde muteber bir
nesne yok devlet gibi..
Olmaya devlet cihanda
bir nefes sıhhat gibi..”
Gerçekten, hayatta
sağlığımızdan daha değerli ne olabilir ki??
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder