Hayatim
boyunca hep kedim oldu.
İlk
kedimi üç yaşlarındayken, kapıdan içeriye bakan bir yavru kediyi "İçeri alınacak
bu kediiiiii" diye ağlayarak edinmiştim. Adını Garip koymuştuk, anneannemlerde yaşadı hep. Ben
üniversitedeyken bir gün, her kedi gibi ölmeye gitti ve bir daha
dönmedi. Bilirsiniz kediler öleceğini hissedince giderler ve sahiplerine
ölülerini göstermezler.
10
ya da 11 yaşındayken babam bir gün eve bir yavru kediyle geldi. Adını Haydut
koymuştum. Geceleri beraber yatar, bütün gün onunla oynardım. Bir gün okuldan
geldiğimde evde bulamadım onu. Sonra mahalledeki bakkal amca karşıdan karşıya
geçerken bir arabanın çarptığını, öldüğünü ve birisinin de onu çöpe attığını
söyledi. Orta 2 'ye gidiyordum, onuç yaşındaydım. On gün filan durmadan ağladığımı
hatırlıyorum. Okula bile gidememiştim birkaç gün üzüntüden.
Daha
sonra Şirin geldi. Şirin hiç sokağa çıkmayan bir ev kızıydı. Ama eve gelen
temizlikçi pencereleri açık bırakıp kapıyı çekip gidince, Şirin pencereden
atlamış, sokağa çıkmış ve bir daha eve dönememişti.
İş
hayatına başladığım sene, yani 1995 'te sokak kapımızın paspasına doğan Tekir ise hala
hayatta. Son 9 senedir hayatına köyde devam ediyor. Hala atik, avcı, fareleri
tutup kapıya diziyor. Tek sorunu duymaması. Kulağı duymadığından öyle bir
miyavlıyor ki, köyün öte yanından “Tekir acıkmış” diyebiliyorlar.
***
Eski
evimizde bahçe kapısı açıkken, bir akşam salona bir yavru kedi girdi
ve halının ortasına oturarak gözlerimizin içine bakmaya başladı. Biz onu değil, o bizi seçmişti.
Hayatımda
gördüğüm en iyi huylu, en sakin, en sevimli kediydi.
Part
time bir kediydi. Tuvalete dışarı çıkıyor, geziyor, tozuyor, akşam kızların
servisle geliş saatinde kapıda onları bekliyor, onlarla eve giriyordu.
Bir
gece sabaha karşı geldi beni uyandırdı, “Dışarı çıkacağım.”dedi. Gecenin o
saatinde iki kat aşağı indim, sokağa bıraktım, meğer onu son görüşümmüş.
Çocuklar çok üzüldü. Özellikle biri çok ağladı. Ama sonra bana geldi.
-Anne,
çok çok üzüldüm, ama sen küçük yaşta babanı kaybetmişsin, ne yapalım, hayatın
gerçeği bu ..
Dedi. Yasını tuttu, ama gerçeği kabullendi ve konuyu kendi içinde çözdü. 8
yaşında bir çocuk için oldukça olgun bir yaklaşım.
Diğeriyse, hiç ağlamadı. Gözünden bir yaş dahi damlamadı. Ama bir buçuk senedir, hala hiçbir kediyi
sevmiyor, doyurmuyor, sokakta görse kafasını çeviriyor. Kesinlikle yeni bir kedi
alınmasına karşı çıkıyor. Evde demokrasi hakim olduğu ve üç kişi yeni bir kedi
istediğimiz halde, hemen tepki veriyor, biz de üstüne gidemiyoruz.
Yılbaşı günü sonunda, yeni bir kediyi sevmekten, sevince de kaybetmekten
korktuğunu, kaybederse üzülmek istemediğini ve bu nedenle yeni kedi konusuna karşı çıktığını , ama alışacağını, ilkbaharda yeni doğacak 2012 model yavru kedilerden bir tane alıp onun hayatını kurtarabileceğimizi söyledi.
Aslında hepimiz sevmekten korkup, bu nedenle belki de büyük bir mutluluğu elimizin tersiyle itmiyor muyuz bazen?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder