30 Ocak 2012 Pazartesi

İnsan Sayısı Artıyor, Ama Ya İsimlerin Sayısı?


Çocuk sahibi olmak çok güzel şey.

Hamileyken yaşanan heyecan her şeye bedel. Alınan bebek arabası, yatak, ana kucağı, bir taraftan yapılan bebek bezi stoğu, anneanne ve babaannelerin hazırladığı pike, nevresim, örülen yelekler, bebek odası, duvar kağıdı vb vb .

Ama en heyecanlı bölümlerinden biri de isim belirlemek.

Buna yönelik sürü web sitesi var aslında. Bu sitelerden isim belirlemek, liste yapmak, listedeki isim adedini mümkün olduğunca elemek ve sonunda mutabakat sağlayıp isme karar vermek gerekiyor.

Bazı isimlerin fonetiğini  beğeniyorsun ama anlamı çocuğa koyulacak gibi değil.(Bkz :Nalan-ağlamak, inlemek)

Bazılarının anlamı güzel ama söylenişi kulağa hoş gelmiyor.(Abdürrezzak-Bütün mahlukların rızkını veren Allah'ın kulu )

Bizim işimiz daha da zordu tabii..Aynı anda iki tane birden olunca iki isim bulmak gerekiyordu.

Gördüm ki,bazı isimler zaman zaman çok popüler, anlamına bakmadan herkes aynı ismi koyuyor, bazı isimler de, aslında çok güzel olmalarına rağmen, kullanılmaya kullanılmaya yok olup gidiyorlar.

Örneğin son yıllarda bazı isimler var ki, hemen her çocuğa o isimler koyuluyor, sanki zorunlulukmuş gibi. Sanki üzerinde konuşulmamış ama kabul edilmiş bir kural var. Doğan erkek bebeklerin tümü  Ege, Efe, Mert, Can…

Aynı şekilde kızlara da Ada, Doğa, Maya, Selin, Melis gibi isimler konuyor. Tüm kız bebeklerin isimleri sanki bu isimlermiş gibi geliyor...

Annem öğretmenlik yaparken, yani bundan 25 sene önce, bir sınıfında tam beş tane Sibel olduğunu hatırlıyorum, demek ki her konuda olduğu gibi isim konusunda da moda gerçeği var.

Cumartesi sabah arkadaşlarımızla geçirdiğimiz tatilin son kahvaltısını ederken, arkadaşım kızların ismini nasıl koyduğumuzu sordu. İsimler önceden belli miydi, hangisine hangi isim, neye göre uygun görülmüştü?

İsim bulmaya çalışırken ciddi emek harcadığımı hatırlıyorum. Eşimden isim önerisi gelmedi, ama her bulduğum isme de birer kulp taktı. Eğer karşınızdaki bir kız babasıysa, kızları daha doğmasa da, onları koruma ve gözünden sakınma güdüsü hemen başlıyor.

- Kızlardan birinin adını Deniz koyalım aşkım..

-Olmaz, kızıma” Deniz’e girdim derler..”(pes)

Derin ismiyle ilgili yaptığı yoruma ben burada hiç girmeyeyim, anlayan anladı zaten.

Sonuç olarak kızların isimlerini yine ben buldum, ama en azından bu bulduklarıma takacak kulp bulamadı, bu nedenle isimler netleşmiş oldu..Defne ve Başak..

Eşim sarışın olduğundan kızlardan en azından birinin renklerinin babalarına benzeyeceğini öngörüyordum. Bizim zamanımızda öyle  üç boyutlu ultrason filan yoktu, bebeğin yüzü filan anlaşılmıyordu. Bu nedenle “Sarışın olana Başak koyarız, diğerine de Defne “ dedik kendi aramızda eşimle..

Ama doğumda, kulakları çınlasın, kadın doğumcum, direkt kızların  isimlerini koymuştu, bize de kabul etmek kalmıştı, sadece sorun şuydu,  kızlardan biri değil, ikisi de sarışındı.

Kızlar okula başlayınca fark ettim ki, göya isim koyarken üstünde çok düşündük ama  biz de sürünün parçası oluvermişiz. Kızın sınıfı 20 kişiydi, ama sınıfında üç Defne, servisi 15 kişiydi ama servisinde de üç Defne vardı.

Allahtan kızlara anneanne ve babaannelerinin isimleri olan Ayşe ve Fatma’yı da koymuştuk. Defne kendisi dışında bir sürü Defne olduğunu görünce, okulda ismini otomatikman Ayşe’ye dönüştürmüştü.

Bazen arkadaşları telefonla arayınca Ayşe’yi istiyorlardı, ben telefona bön bön bakıyordum. Taaa sonra Defne’yi aradıklarını anlıyordum.

Bugünkü aklım olsa kızlarıma güzel ve nesli tükenen eski isimlerden birini koyardım, hem o eski zenginliği yaşatmak, hem de çocukları sürünün parçası, bir sürü Defne’den biri olmaktan kurtarmak için..

Elli yıl sonra Ekrem, Tarık, Tuğrul, Maide, Leyla gibi isimler dünya üstünde kalacak mı sizce??

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...