23 Ocak 2012 Pazartesi

Kim, Kiminle, Nerede, Ne zaman??

Biliyorsunuz, geçtiğimiz Cuma günü okullar kapandı.

Biz de ilköğretim çağında çocukları olan anne babalar olarak, yıllık iznimizden kullanalım ve çocuklarımızla beraber vakit geçirelim istedik.

Size daha önceki yazılarımdan birinde  bahsettiğim çocukluk arkadaşım ve onun ailesi ile beraber keyifli  bir tatil planı yaptık.

Cumartesi sabahı hazırlanıp yola çıktık ve onlarla Turgutlu’da buluştuk.

Şu anda koordinatlar Ödemiş Bozdağ. Burada küçük bir kayak merkezi var. Yakınında da volkanik bir göl. Adı birçok volkanik göl gibi Gölcük..Göl kıyısında orta kondüsyonlara sahip bir otelde kalıyoruz. Şu anda göl buz tutmuş vaziyette, hava gündüzleri -1,0,+1 aralığında gidip geliyor, gece ise eksilerde geziyor.

Hem gece lapa lapa kar yağarken, hem de gündüz gölün etrafında dolaşıp keyfini çıkardıktan sonra, dün sabah kayak merkezine gitmeye karar verdik ve yola çıktık. Arkadaşımın bizim kızlardan iki yaş küçük kızı da bizim arabadaydı. Yol olması gerektiği kadar karlı ve buzluydu. Kötü bir şey yoktu. Araçlarımızda kar lastiği olduğundan bir hiçbir  sıkıntı yaşamadık. Ama zincir ve kar lastiği olmayanlar yüzünden topu topu  9 km lik yolda devamlı durup karşı şeridi beklemek, ya da yolda kalanların kendini kurtarmasını beklemek  zorunda kaldık.

Yolda çocuklar sıkıldılar, bir an önce karlarla oynamak istiyorlardı. Biz de onları eğlendirmek için kayak merkezine varmadan, bol karlı, güzel manzaralı, el değmemiş bir yerde durduk.

Kızların üçü birden kendilerini karlara atıp yuvarlanmaya başladılar. Yerde yatıp kollarını aşağı yukarı hareket ettirip “Melek “oldular. Karlarla kaplı küçük bir tepeye tırmandılar, düşmelerinden korkmasak en tepeye kadar çıkacaklardı. Sonuç olarak  oldukça eğlendiler.


Birçok insan için çok sıradan olan karla oynamak, bizim gibi İstanbul ya da İzmirliler için ekstradan bir eğlenceydi. Hatta gün içinde burası İzmir’den gelen tur otobüsleriyle doldu taştı.

Oyun bitip kızlar arabaya döndüklerinde sırılsıklamlardı ve çok üşüyorlardı. Ayak parmaklarını ve bacaklarını hissetmediklerini söylediler. Yanımızda yedek kıyafet de yoktu. Böyle dursalar üşüyeceklerdi çünkü henüz otelimize dönmeyi düşünmüyorduk. Bu nedenle arabada çocuklara ayakkabılarını, çoraplarını, pantolonlarını, taytlarını çıkarttırdık. Aslında tam olarak “Donlarına kadar ıslanmışlardı” ama onları teklif etmedik tabiiJ.

Islak kıyafetleri  bir çamaşır ipi edasıyla arabanın muhtelif yerlerine asıp, kaloriferi de açtık. Buhardan dışarıyı zar zor göre göre yola devam ettik.

Biz büyükler yolda hoşumuza giden  yerlerde durduk, kar oynadık, bol bol fotoğraf çektik,hatta  sucuk ekmekçide durup bir şeyler yedik. Ama kızlar arabada kemere bağlı bir şekilde oturup, yerlerinden kıpırdayamıyorlardı. Bir süre sonra  söylenmeye başladılar.

Baktım, bizim kızlardan birinden teklif geldi.

-Hadi,”kim, kiminle “oynayalım.

Kızların arkadaşı Duru  bu oyunu bilmiyordu,ona öğrettiler..Ardından isim şehir, kelime oyunu ( biten kelimenin ilk harfiyle başlayan kelime bulmak, ama özel isimler sayılmıyor), başka bir kelime oyunu (kelimenin biten hecesiyle başlayan kelime bulmak, bu daha zor) oyunları gündeme geldi.

Böylece arka koltukta, kemerler bağlı ve belden aşağısı çıplak bir şekilde hafif üşüyerek de olsa, çocuklar anın tadını çıkarmayı bildiler.


Daracık koltuklarda, oyuncaktan, teknolojiden uzak, gerçek anlamda “dağın başında”, biraz üşüyerek de olsa şikayet etmek yerine kendilerine bir çözüm ürettiler, hatta üstüne gayet de iyi vakit geçirdiler.


Biz yetişkinlerin, bütün gün içinde bulunduğumuz şartlardan şikayet etmek yerine, çocuklardan ders almamız gerektiğini düşünüyorum ama bilmem siz ne dersiniz?

1 yorum:

  1. Yanii Dilara, kayak merkezine çocuklarla gidiyorsunuz ve yedek kıyafet almıyor musunuz? Çok alemsiniz.

    YanıtlaSil

İlginizi Çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...