Yaklaşık bir aydır, haftada bir gün ofisimize gelen bir iş ortağımız var.
Geçen Perşembe yine ofisimizdeydi. Fırsat oldu, öğlen birkaç arkadaş beraber yemeğe çıktık.
Hüseyin, balıklara, balıkçılığa ve özellikle de çevreye gönül vermiş biri. Geçen hafta yıllık izninde kalkıp Çanakkale’ye balık tutmaya gittiğini biliyordum.
Ama aslında hiçbir şey bilmiyormuşum.
Anlattı..
Herşey geçen sene 3 Kasım‘da başlamış. Hüseyin, Başbakan’a bir mektup yazmaya karar vermiş.
“Bu güzelim balığın geleceği sizin elinizde. Lütfen bir şeyler yapın. Gerekirse 2-3 yıl lüfer soyundan olan çinekop ve sarıkanat gibi balıkların avlanmasını yasaklayın.”
Daha önce bildiğiniz gibi Lüferle ilgili çeşitli kampanyalar başlatılmıştı. TÜDAV, Fikir Sahibi Damaklar gibi sivil toplum örgütleri “İstanbul Lüfere hasret kalmasın “ demiş, İstanbul’ daki bazı restoranlar 5 yıl boyunca lüfer satmamayı taahhüt etmişti.
Hatta Greenpeace küçük balıkların tüketilmemesi için ‘Sizinki kaç santim’ sloganıyla bir kampanya başlatmıştı.
İşte tüm bu sivil toplum örgütlerinin yapmaya çalıştığını, Hüseyin tek başına bir mektubuyla başarmış ve konunun gündeme alınmasını sağlamış.
Hüseyin’in mektubunu işleme koyan BİMER (Başbakanlık İletişim Merkezi), konuyu gereğinin yapılması istemiyle Tarım ve Köy işleri Bakanlığı’na iletmiş. Bakanlık da Hüseyin’e bir hafta içinde BİMER aracılığı ile yanıt vermiş. Bakanlık, Hüseyin’in talebinin dikkate alınacağını, konunun avlanmayla ilgili düzenleme yapan Su Ürünleri İstişare Kurulu’ nda değerlendirileceğini belirtmiş.
Hüseyin bu olayın hemen ardından eşinin abisi ve hayattaki en has arkadaşını kaybetmeseymiş, konunun üstüne daha fazla düşebilir, belki çok daha fazla yol alınmasını sağlayabilirmiş.
***
Lütfen balık almaya gittiğimizde 24 cm den küçük lüfer cinsi balık almayalım. Eğer hepimiz aynı bilinçte olur da almazsak, satacak kimseyi bulamayan balıkçı küçük balık tutmayacaktır. Boğaz’da arkadaşlarımıza, sevgilimize, eşimize hava atmak için ısmarladığımız her küçük balık, torunlarımızın önündeki tabaktan çaldığımız lüferler olacak.
Yoksa çocuklarımız lüfer’i dinazorlar gibi filmlerden ve kitaplardan göreceği bir "yaratık" sanacak.
Ben balıklar sadece çiftlikte yetiştirebildiğimiz bir “bitki” olmasın diyorum ama, siz ne dersiniz?
Not : Hüseyin, iyi ki varsın...
Not 2: Bu olay bana gösterdi ki, vatandaş olarak, mektup yazarak, mail atarak her konuda hakkımızı arayabiliyor ve cevap alabiliyoruz. Lütfen bu hakkımızı hepimiz her platformda kullanalım.
Tam da lüfer mevsiminde sizlerden ricam bu yazımı yeniden okumanız ve balık alırken gereğini yapmanız..
YanıtlaSil